Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Akşamüstü gölgeleri. .
Samuel Beckett Çektiğim acılar varlığımın inşasının irili ufaklı parçalarıdır. Sadece düşünmek var etmez insanı; duygularını, ruhunu ve hatta zekasının geliştiren asıl öğreticiler acılardır. O halde varım çünkü acı çekiyorum. Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım. Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar, sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların elektrik çarpmalarıyla. Doğduğumu anımsıyorum, ölümü ise düpedüz hatırlıyorum. Bir insan doğduğunda gözyaşları dökülür sevinçten. Bir insan öldüğünde gözyaşları dökülür, üzüntüden. Yani hayat boyunca değişmeyen tek şey gözyaşlarıdır ve yeryüzünde gözyaşları sonsuzdur. Biri ağlamaya başladığında, bir başka yerde de, bir başkasının gözyaşları diner. Biri doğarken başka birinin de öldüğü gibi. Geriye kalan sadece gözyaşları ve hiçtir. Ve arada ağzımızda bir ömür dolandırıp durduğumuz onca laf, kağıtlara döktüğümüz onca kelime sadece bir tür duygu kalabalığıdır. Tutsaklığımızdan kurtulmaya çalışmanın beyhude uğraşlarıdır bunlar. Asla gerçekten bir şey anlatılamaz, ancak bir şeyin hayali anlatılabilir, kendisi değil. O yüzden anlatmaya değil, anlatmamaya bakarım. Anlatma derdinden çok anlatmamanın zevkine kurulurum. Ama yine de hiç susmam, eğer bir gün susarsam, bu artık söylenecek hiçbir şey kalmadığı içindir, her şey söylenmiş, hiçbir şey söylenmemiş olsa bile
492 syf.
·
Puan vermedi
'The Book of M'
"Neden anılar, bedenin gölgesine saklanıyordu ki?"
The Book of M
The Book of M
Merhabalar... The Book of M, birkaç yıl önce sırf okumuş olmak için okuduğum, sonra da unuttuğum, mesajını, anlamını şimdi bir kez daha okuyunca kavradığım muhteşem kitap.. Birkaç yıl bile bir insanın düşüncelerine, benliğine nasıl etki ediyor. Aslında ertesi gün bile apayrı
The Book of M
The Book of MPeng Shepherd · William Morrow · 20182,498 okunma
Reklam
Samuel Beckett
Çektiğim acılar varlığımın inşasının irili ufaklı parçalarıdır. Sadece düşünmek var etmez insanı; duygularını, ruhunu ve hatta zekasının geliştiren asıl öğreticiler acılardır. O halde varım çünkü acı çekiyorum. Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım. Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar, sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların elektrik çarpmalarıyla. Doğduğumu anımsıyorum, ölümü ise düpedüz hatırlıyorum. Bir insan doğduğunda gözyaşları dökülür sevinçten. Bir insan öldüğünde gözyaşları dökülür, üzüntüden. Yani hayat boyunca değişmeyen tek şey gözyaşlarıdır ve yeryüzünde gözyaşları sonsuzdur. Biri ağlamaya başladığında, bir başka yerde de, bir başkasının gözyaşları diner. Biri doğarken başka birinin de öldüğü gibi. Geriye kalan sadece gözyaşları ve hiçtir. Ve arada ağzımızda bir ömür dolandırıp durduğumuz onca laf, kağıtlara döktüğümüz onca kelime sadece bir tür duygu kalabalığıdır. Tutsaklığımızdan kurtulmaya çalışmanın beyhude uğraşlarıdır bunlar. Asla gerçekten bir şey anlatılamaz, ancak bir şeyin hayali anlatılabilir, kendisi değil. O yüzden anlatmaya değil, anlatmamaya bakarım. Anlatma derdinden çok anlatmamanın zevkine kurulurum. Ama yine de hiç susmam, eğer bir gün susarsam, bu artık söylenecek hiçbir şey kalmadığı içindir, her şey söylenmiş, hiçbir şey söylenmemiş olsa bile. Akşamüstü Gölgeleri
Yazsa eğer mevsim, günün en sevdiğim saatleri. Şehirde akşamüstü. Turuncu bir ışık dolar önce pencereden içeri, duvarları boyar, yavaş yavaş gezinir evin içinde, gölgeleri uzatır, sonra sakince çekilir, yerini akşamın griliğine bırakır ve tek tek ışıkları yanar evlerin.
"Eski köşklere, konaklara girdim, odalarında dolaştım vakarla, ortancalarla dolu bahçelerde sürüdüm eteklerimi, gazinolarda ne demli çaylar içtim bardak bardak, üstüne gazoz çekirdek gırla, masalar doldu taştı adalılarla, eskilere değdi saçlarım kollarım yanaklarım, onlara bile yanaştım cesurca, kahramanlarımı savurdum umursamıyormuşçasına denizi, gözüme kestirdiğim en büyük dalgaya doğru yaptım hep bunu, saçlarımı uzattım, uçlarına çam iğneleri taktım, deli saraylı diye ardımdan laf edenlere uzattım ellerimi... En eski eşyalarla dolu evleri kiraladım hep, eprimiş branda bezleriyle ayakları nicedir çürümüş ahşap şezlongları doldurdum bahçelere, açmayan sardunyalar diktim kıyılarına; gündüz gözü yazlık sinemalara gittim, oturma düzenlerini bir bir kontrol ettim, akşamki filmi hep önceden ben bildim de söyledim etrafa; gölgeleri eteklerinden çeke çeke uzattım da akşamlarımı dar ettim... Kurtulmak istedim deli gibi. ya, olmadı, ayıramadım tarihimi talihimden, ümran'ı hiç mi hiç düşünmediğim bir akşamüstü, son çaybahçesinde oturup adaçayı içerken, aniden vazgeçtim bu bekleyişten, ilerde en sahipsizmiş gibi duran küçük teknenin içinden havalanıp da üzerime üzerime gelen karaltılara doğru elimi uzattım, elimin kararmadığını görünce ise içimden adaya ve ümran'a doğru bembeyaz bir kahkaha attım."
Sayfa 22
Akşamüstü Gölgeleri
Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım. Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar, sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların elektrik çarpmalarıyla.
Samuel Beckett
Samuel Beckett
Reklam
neyi bildirir sayılar
sayılar bebelerin kundakları sayılar tabutları şehirlerin öldürülmüş öldürülebilecek olan sayılar yaklaşan bir şeyleri bildirir sayılar bildirir uzaklaşan bir şeyleri nedir yaklaşan bize
Sayfa 144Kitabı okudu
Akşamüstü Gölgeleri
Çektiğim acılar varlığımın inşasının irili ufaklı parçalarıdır. Sadece düşünmek var etmez insanı; duygularını, ruhunu ve hatta zekasının geliştiren asıl öğreticiler acılardır. O halde varım çünkü acı çekiyorum. Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım. Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar, sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların elektrik çarpmalarıyla. Doğduğumu anımsıyorum, ölümü ise düpedüz hatırlıyorum. Bir insan doğduğunda gözyaşları dökülür sevinçten. Bir insan öldüğünde gözyaşları dökülür, üzüntüden. Yani hayat boyunca değişmeyen tek şey gözyaşlarıdır ve yeryüzünde gözyaşları sonsuzdur. Biri ağlamaya başladığında, bir başka yerde de, bir başkasının gözyaşları diner. Biri doğarken başka birinin de öldüğü gibi. Geriye kalan sadece gözyaşları ve hiçtir. Ve arada ağzımızda bir ömür dolandırıp durduğumuz onca laf, kağıtlara döktüğümüz onca kelime sadece bir tür duygu kalabalığıdır. Tutsaklığımızdan kurtulmaya çalışmanın beyhude uğraşlarıdır bunlar. Asla gerçekten bir şey anlatılamaz, ancak bir şeyin hayali anlatılabilir, kendisi değil. O yüzden anlatmaya değil, anlatmamaya bakarım. Anlatma derdinden çok anlatmamanın zevkine kurulurum. Ama yine de hiç susmam, eğer bir gün susarsam, bu artık söylenecek hiçbir şey kalmadığı içindir, her şey söylenmiş, hiçbir şey söylenmemiş olsa bile. Akşamüstü Gölgeleri Samuel Beckett
Karpuz Dilimleri
Yazsa eğer mevsim,günün en sevdiğim saatleri. Şehirde akşamüstü.Turuncu bir ışık dolar önce pencereden içeri, duvarları boyar, yavaş yavaş gezinir evin içinde, gölgeleri uzatır, sonra sakince çekilir, yerini akşamın griliğine bırakır ve tek tek ışıkları yanar evlerin.
Sayfa 44 - Sel Yayıncılık
Yazsa eğer mevsim, günün en sevdiğim saatleri. Şehirde akşamüstü. Turuncu bir ışık dolar önce pencereden içeri, duvarları boyar, yavaş yavaş gezinir evin içinde, gölgeleri uzatır, sonra sakince çekilir, yerini akşamın griliğine bırakır ve tek tek ışıkları yanar evlerin.
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.