Kendime kızıyorum biliyor musun?
Sadece kendime ...
Bu yaşadıklarının, gördüklerimin, duyduklarımın, hissettiklerimin tek suçlusu benim...
Ama biliyorum hayattaki kaderimizi biz seçmiyoruz.
Elimizde olsa ama malesef...
Ama günahlarımız veya sevaplarımız.
Bunları seçen biziz, sadece biz.
Yorgunum biliyor musun?
Yaşamak sıkıcı geliyor artık bana ..
Ama biliyorum ölmek dertten, kaderden kaçma yolu değil...
Bunun hesabı diğer tarafta sorulacak bana veya sana.
Ölsek de gideceğimiz yer aynı ..
Bazen elimde değil üzülmek veya kızmak.
Duygularımın oynanması aldatılmak..
Bunu seçen biz seçiyoruz.
Tek suçumuz yanlış kişiyi sevmek...
Tecavüz sadece fiziksel midir?
Aldatılmak, kandırılmak, bir yalanı yaşamaya zorlanmak ve şiddet görmek de aslında birer tecavüz değil midir insanların ruhuna edilen?
Hepimizin çocukluk aşkı elbet olmuştur öyle değil mi? Peki kahramanımız, çocukluk aşkım dediğiniz insan size tecavüz etseydi ne yapardınız? Ne hissedersiniz? Baş karakterimiz Elif böyle bir olay yaşıyor ve yıkılmak, kendini bırakmak yerine savaşmayı seçiyor. Adaletin yerini bulması için. O gece olaydan sonra hayatında devrim yaratacak olan adam Devrim ile birlikte savaşıyorlar Ali'ye karşı. Ali, Esra'nın çocukluk kahramanıydı.
Duygudan duyguya atladığım, her sayfasını heyecanla çevirdiğim bir kitap oldu. Özellikle son sayfalarında itiraf ediyorum birçok kez göz yaşı döktüm. Beni çok etkileyen bir kitap oldu. Kitabı okurken dizi izler gibi olacaksınız. Yazarımızın betimleme konusunda ki ustalığını da es geçmek istemiyorum.
Bir kitapta hem kaos hem de aşk arıyorsanız bu kitap tam size göre. Hatta beklentilerinizin bile üstüne çıkacağına adım kadar eminim. Hepinize tavsiye ediyorum. Okuyanlar varsa ya da okuyup gelen varsa yorumlarda sizinle bu kitabı konuşmak ve duygularınızı dinlemek isterim
"Geçerdi hep
Pırıltılı kanunlar
Neves gecelerden
İhtimal buhranlı gecelerdi hep
Yüreğinde yalnızlığın tortusu
Vazoda yaseminler
Ufukta yağmur kuşları
Çözülmez bilmecelerdi hep
Ansızın dalar
Bir yorgunluğa uyanırdın
Güneş çekilmiştir bahçelerden
Lambalar çok erken yanmış
Aldatılmak korkusu
Sık sık bozulan yeminler
Enfarktüs kuşkuları
Sinsi bir kederdi hep
Zaman zaman düşündüğün
Aklına geldikçe güldüğün
Şan şeref ve ün
Beyhude şeylerdi hep”
Bu Yol Pasin'e Gider
Döner Tersine Gider
Şurda Bir Garip Ölmüş
Kuşlar Yasına Gider
Roman bu türkünün ilk iki dizesiyle başlıyor. Zaten kitap da ismini bu türkünün ilk dörtlüğünün son dizesinden alıyor. Hasan Ali Toptaş’ın Kuşlar Yasına Gider kitabının birinci bölümü, “İçimdeki ses uzaklara çekilmişti” cümlesiyle başlıyor. Romanın başkahramanı