Bela, sabırla ancak, eğitici ve yüceltici. Aldırmazlık veya aşırı önemsemeyle helak oluş değil, tersine belayı, onu var edenin adına bir gerçeklik olarak içinde tutmak ve onun bulutlar gibi toplandıktan sonra açılacağını beklemek. Ona hem razı olmak, hem de kabullenmeden içinde bir evlat gibi büyüttüğü, taşıdığı halâs anını beklemek.
Fakat belaya olduğu gibi, mutluluğa, selamete, gönül hoşluğuna da sabır ve tahammül gerekli. Ona da tıpkı belaya sabredildiği gibi bir dayanma gücüyle sahip olunmalı ki bolluk ve gönül rahatlığı, kişiyi kulluk bilincinin sınırları dışına çıkarıp helâka götürmesin.
" Evlilik dışardan bakınca ayartıcıydı ; ölümüne isteyecek kadar cazipti ama içine girince insanı aldırmazlık yada tiksintiye yöneltebilecek kadar sıkıcı ve durgun! 1 Nisan'da bir şaka olarak sunulan çikolata kaplı sarımsak gibi!"
"Bu dikenli, sevgisiz ortamlara alışkındık hepimiz, plazaların insanın ruhunu öldürdüğü, herkesi robota çevirdiği gerçeğini çoktan öğrenmiştik. Eğer ortaçağ şövalyelerinin demir zırhları gibi, görünmez bir aldırmazlık zırhı giymezsen, buralarda barınmana olanak yoktu. Ilk zamanlarda bu çevrenin beni çok sarstığını gören bir arkadaşım, herkesin bir şemsiyesi var kendini koruyacak, seninse yok, bir an önce şemsiyeni açmaya bak, çünkü bu yağmur hiç dinmeyecek demişti."