Sovyetler'in Jules Verne'i olarak tanınan Belyaev'in su adamı adlı kitabında bilimin sınırlarının yanında insanın da sınırları zorlanıyor ve başkahraman İhtiandr'ın çift yaşamını okurken bu sınırlarda geziniyoruz. Buenos Aires'te herkese korku ve merak salan Deniz Şeytanı'nın hikayesi bu. Bu hikayeyi duyan ve ticari kafası kendi duygularından üstün gelen Pedro Zurita, bu canlıyı yakalamak, ona zorla insanların çıkaramadığı kadar derinde ve zorluktaki incileri çıkartmak için peşine düşüyor. Baltasar'da ona yardımcı olarak kardeşiyle beraber plan yapıyor. Bu plan Doktor Salvator'un yerinden Deniz Şeytanı'nı kaçırmak. Buraya kadar her şey bir bilimkurgu romanına uygun: açgözlü bir tüccar, bilim insanı, yardımcı kötü karakterler ve ulaşılacak hazine.. Bundan sonrası ise İhtiandr ve onun hem suda hem karada yaşanılan hayatı. Aşk, güven ve keder duygularını bu bölümde İhtiandr gibi yaşıyoruz. Artık nefes alamayacak kadar karada kaldığında ise onu özgürlüğüne, yani okyanusa kavuşturmak istiyoruz. Gutierrez ile olan ilişkisi, karada ona hem hayat hem de vuslat oluyor. Karışık bir aile ilişkisi doğup her şeyi daha da karmaşıklaştırdığında ise hep beraber mahkemeye çıkıyoruz. Peki bu mahkemenin sonu özgürlük mü esaret mi? Yeni yeni bilim kurgu okumaya başlayanlar bu kitabı da okumalı, bilim, insanlık ve daha bir sürü şey hakkında gayet yalın bir anlatımla, aklı çok karıştırmadan işlenmiş; ama çok fazla bilim kurgu okuyan ve seven biriyseniz de bu kitabın eski bir zamanda (1928) yazıldığını unutmamanız ve ona göre okumanız gerekir.