Şura suresindeki ayettendaha sonra inmiş olan ikinci beyyine, Ali İmran suresinin 159. ayetidir. Burada şura, açık bir emir halinde ve Peygamber'e hitaben gündeme getirilmiştir. "İş ve yönetim hususunda onlarla şuraya git." İş ve yönetim anlamındaki "el-emr" kelimesi ile şuranın taraflarından biri olan kitleyi (yönetilenler-müminler) ifade eden "hum" (onlar) çoğul zamiri, aynen ilk ayetteki gibi, burada da geçmektedir. Anlaşılmaktadır ki, şuranın taraflarından biri daima çoğuldur, kitledir, yani yönetilenler.
•Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde tartış. (Nahl 125)
•Kullarıma sözün en güzel olanını söylemelerini emret. (İsra 53)
•Etrafındakilere yumuşak davranman, Allah'ın sana ikramı ve rahmetidir. (Âli İmran 159)
•Firavun'a gidin, çünkü o azgunlık etmiş bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp düşünür. (Taha 43-44)
Müslümanlığımızı kemale erdirmek istiyorsak, yukarıda geçen ayetleri de, namaz, oruç, örtü ayetleri kadar aklımıza nakşetmememiz gerekiyor.
"Din güzel ahlaktır "
"Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise, hayrın tamamından mahrumdur"
"Sizin imanı en makbul olanınız, ahlakça en güzel olanınızdır"
buyuran Peygamber'in takipçileri, bu gün dinini muhatabına karşı savunma adına her türlü çirkin ifadeyi kullanabiliyor.
"Kalbini mi yarıp baktın" hadisi darb-ı mesel olmuşken, bir Müslüman diğerini kafasına göre tekfir edebiliyor, aşağılıyor, hakaret ediyor.
Din adına öğrendikleriniz bu ise, buna bir reset çekin, hakikatleri öğrenin. Bunun İslamla bir alakası yok.
Allah'ın sevdiği kul olmak ümidiyle...
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder.”
[Âl-i İmran, 31]
إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ
Bir gün bir Profesör sınıfına girer ve ögrencilerine bana bir kutu ve bir fare bulun der ,ögrencileri merakla hemen getirirler hocaya istediklerini. Fareyi kutunun içine koyar ve sıkı sıkıya kapatır “bunu bir yere koyun ve 3 gün sonra getirin” der. Beklenen gün gelir profesör kutuyu açmadan sorar öğrencilerine ,sizce bu fareye ne olmuştur ? Herkesin kararı ortaktır ”ölmüştür derler“ kutu açılır fare gerçekten ölmüştür! Peki der bu fareyi ne öldürmüştür ? Kimi açlıktan ,kimi havasızlıktan kimi susuzluktan kimisi de korkudan ölmüştür cevabını verir. Hayır der profesör bu fareyi kararsızlık öldürmüştür! Kutunun içini gösterir ögrencilerine fare çıkmak için çabalamış ama nereden çıkması gerektiğine karar veremediği için her seferinde tam özgürlüğe ulaşıcakken vazgeçip kutunun başka bir yerini denemiştir sonra başka bir yeri sonra başka bir yeri daha… Kutunun her yerini denediği için nefesini enerjisini zamanını tüketip ölmüştür. Kararsızlık öldürür !
“Kararını verdiğin zamanda artık Allah’a dayanıp güven çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” Âli İmrân /159
"Onlar için Allah'tan bağışlama dile.İş konusunda onlarla müşavere et.Bir kere de karar verip azmettin mi artık Allah'a tevekkül et(O'na dayanıp güven).Şüphesiz Allah tevekkül edenleri sever.
İYİLİĞİN KARŞILIĞI NEDiR? "Merhametten maraz doğar" sözü atasözü olarak geçiyor. Atalarımız demek ki bizim gibi geçmişte kime iyilik yaptıysa kötülük buldu ve ortaya bu söz çıktı. Ancak bu söz tarihe geçen, kaderimizi etkileyen kara bir yazıdır. Şeytan da atalarımızı etkilemiş olmalı ki beyinlerinde bu bilinç oluşmuş.
Bu sözün üzerinde