Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Levh-i âlemden yudum eşk ile Mecnûn adını Ey Fuzûlî men dahi âlemde bir ad eylerem (Alem sahifesinden gözyaşımla Mecnûn'un adını sildim. Ey Fuzûli ben de bu sûretle alemde Mecnûn gibi bir şöhret sahibi olurum.) Mecnûn'un adı alem sahifesine mürekkep ile yazılmıştı. Eski mürekkepler su ile silinirdi. Fuzuli de Mecnûn adını gözyaşı ile silip yerine kendi adını yazıyor. Bir ad eylerim demek bir şöhret kazanırım, hem de onun yerine bir ad, kendi adımı yazarm demektir. Âlem sahifesinden bir adı silmek için ne kadar gözyaşı dökmek lâzımdır. Fuzûli bu beytte hem kendinin pek çok gözyaşı döktüğünü hem de Mecnûn'dan üstün bir aşık olduğunu anlatıyor.
Sayfa 480
Devrân mana kalem tek sevdâ kapusun açdı Tâ kaddümi gamundan dönderdi za'f nâle (Felek bana kalem gibi sevda kapısını açtı. Senin aşk gamından zayıflık benim boyumu kamış kalem içindeki saza benzetti.) Kalem yuvarlaktır. Onun için feleğe devran diyor. Sevda siyah ma'nâsına da gelir. Kalem için siyah kapı mürekkep hokkasının kapağıdır. Boyum yani vücudum da zayıflıktan kamış kalem içindeki ince saza dondu. Devran, kalem, sevda “mürekkep" nâl bir arada tenasüp san'atıdır. ikinci mısradaki döndürdü de devran ve kalemle alâkalıdır.
Sayfa 595
Reklam
Yaza bilmez leblerün vasfin temâm-ı ömrde Âb-ı Hayvân verse kilk-i Hızr'a zulmetden devât Ab-ı Hayat, Hızır’ın kalemine zulmetten mürekkep verse, Hızır bütün ömrü müddetince senin dudakların vasfını yazamaz. Hazret-i Peygamber'in dudakları vahy-i ilahiyi tebliğ ediyor. Bununla kâinata hayat veriyor. Bu dudaklar, Ab-ı Hayat Hızır’ın kalemine zulmetten mürekkep verse, Hızır yine resm edemez, yazamaz. Dudak Ab-ı Hayat'tir, insan bekabillâha götürdüğü için. Hayat veren nutk dolayısıyla mucize-i Isa'dır. Burada Hazret'i Peygamber'in kâinata hayat vermesi itibariyle mevzu hayat etrafında dönüyor. Hızır, Zulumat'tan geçip Ab-ı Hayat'a ermiştir, Kıyamete kadar yaşayacaktır. Hayatın bu sebepten bir sembolü olan Hızırın kalemine Abı-Hayat kararıp mürekkep verse, yani mürekkep olsa bütün ömründe yani kıyamete kadar Hazret'i Peygamber'in dudaklarını tavsif edemez. Zulumat üç ay süren karanlık bir yoldur. Bütün bu karanlığı mürekkep gibi kullansa, kıyamete kadar uğraşsa Hızır yine buna muvaffak olamaz diyor.
Sayfa 136
Hamîde kâmetüm kim dağ-ı dilden kana gark olmuş Içinde noktası gûyâ ki kan altındaki nundur (Yürek yarasından kana batmış olan eğilmiş kametim, sanki kanın sonunda içinde noktası olan "nun" harfidir.) Eğilmiş kameti nun harfine benzetiyor: ( ن ) Bu harf ters de yazılır. lçinde de noktası vardır. Bu nokta yürekteki dağ, yaradır. Eğilmiş kameti yürek yarasından tamamiyle kana batmıştır.
Sayfa 212
Kilk-i hükmün çekdi harf-i sâ'ir-i edyâna hat Hükm-i isbât etdi nefy-i sâ'ir-i edyân sana (Hükmün kalemi diğer dinler üzerine çizgi çekti, onları iptal etti. Bu suretle diğer dinlerin iptali, ortadan kaldırılması senin dininin sâbit ve bâki olduğu hakikatini ispat etti.) Bu beytte nefy ve ispat kelimeleriyle (La ilâhe illallah)'a işaret vardır.
Sayfa 32
Fuzûli hattı sevdasın Kalem tek basa salmışsan Gider başun eğer başdan gidermezsen bu sevdayı. (Fuzûli, sevgilinin yüzündeki ayva tüylerinin sevdasını kalem gibi başına salmışsin. Eğer bu sevdayı gidermezsen başın gider.) Hat aynı zamanda yazi manasındadır. Hat siyah için hattın sevdasi diyor. … Sevda hem aşk ve iptala , hem bir dimağ hastalığıdır. Hat yazı manasına da geldiği için siyahtır. Başa salmışsın, başına almışındır. O zaman sevda hem aşk, hem dimağ hastalığı oluyor. Ikinci mısradaki bu sevdayı gidermezsen başın gider dediğine göre dimağ hastalığıdır. Kalem gibi hem yazı kalemi, hem de takdir manasındadır. Yani o sevdayı mukadder olarak benimsemişsin demektir. Birinci "gider" in manası ortadan kaldır, izale et manasına gidermekten emirdir. Ikinci “gider” gitmekten muzaridir. Hat vahdet üzerindeki kesret yani vahdet şu’uru içinde kesret olduğu için yine kesrete sevda mahiyetini taşır. Ve bu, benim başıma Kaleme takdir ile yazılmıştır. "Levh ü kalem!” Eğer bu sevdayı baştan çıkarmazsa manevi ölüme mahkûm olacaktır. Hat ile başın gitmesi yani kesilmesi arasında şu münasebet vardır: İdam ancak ferman ile yani padişahın hatti, emri ile olur. Kalem aynı zamanda kesmek manasındadır. Baş da kesilir.
Sayfa 689
Reklam
Ol ki her sâ'at gülerdi çeşm i giryânum görüb Ağlar oldu hâlüme bi-rahm cânânum görüb (Ağlayan gözünü görüp her saat gülen, merhametsiz sevgilimi görünce hâlime ağlar oldu.) Gözyaşına gülen insan, esasında çok insafsiz bir insandır. Bu kadar insafsız insan dahi merhametsiz sevgilimi görünce bana acımak degil, hâlime ağlar oldu. Sevgilinin ne derece insafsiz, kendisinin de ne derece acınacak hâlde oldugunu söylemek istiyor. Sevgili daima insafsiz ve zalimdir. Çünkü aşıklara hiç yüz vermez. Onlar daima naz ve tegafül ile perişan eder. Hakiki sevgili Allah olduğuna göre ona insafsızlık, zulüm isnadi büyük günahtır. Fakat zahiren zulüm gibi görünen şey hakikatta en büyük ni'mettir. Çünkü o zulüm, âşıkı yetiştirir, olgunlaştırır. Çünkü sevgilinin zulmü bir ni'mettir.
Sayfa 109
Çağdaş edebiyatımızın birçok önemli simaları, eski ve uzak uygarlıkların şiirlerinden çeviriler yapmışlardır: Orhan Veli Kanık, Asaf Halet Çelebi, Oktay Rifat, Sabahattin Eyuboğlu, Can Yücel, Ülkü Tamer, A. Turan Oflazoğlu, Cemal Süreya, A. Kadir ve Azra Erhat, Selahattin Batu, Tahsin Yücel, Said Maden... Çeviri sanatındaki ustalıklarıyla tanınmış olan Said Maden, Cevat Çapan, A. Sami Akalın, Bülent Ecevit, Rüştü Şardağ, İsmet Zeki Eyuboğlu, Gürkal Aylan, Yekta Ataman, Mustafa Canpolat, Sami Ferliel, Musa Baran ve başkaları bu alanda Türk şiirine büyük yararlar sağladılar. İsmail Hikmet Ertaylan, Samim Sinanoğlu, Nihad Çetin, Muhaddere N. Özerdim, Ali Nihat Tarlan ve Cemil Meriç'in kitapları ya da makaleleri bu edebiyatların tarihini ve geniş estetik çerçevesini verdi bizlere. Kitaplarıyla en değerli katkıları yapanlar, çin ve japon şiirinde A. Sami Akalın, Homeros'tan çevirileriyle A. Kadir ve Azra Erhat, Hint edebiyatı tarihiyle Cemil Meriç, Yunan ve Latin antologyalarıyla Oktay Rifat, Latin ozanlarından çevirdiği kitaplarıyla İsmet Zeki Eyuboğlu, Yunan trajedi yazarlarından çevirileriyle Sabahattin Eyuboğlu ve Güngör Dilmen, Sappho kitabıyla Cevat Çapan ve kapsamlı antolojileriyle Said Maden olmuştur.
Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez.
Âşık oldur kim kılar cânın fedâ cânânına Meyl-i cânân itmesin her kim ki kıymaz cânına Cânını cânâna vermekdir kemâli âşıkın Vermeyen cân i'tirâf itmek gerek noksânına Vasl eyyâmı verüp cânâna cân râhat bulan Yeğdür andan kim salar cânın gam-ı hicrânına Aşk resmin âşık öğrenmek gerek pervâneden Kim yanar gördükde şem'in âteş-i sûzânına Fânî ol aşk içre kim benzer fenâsı âşıkın Feyz-i câvid ile Hızr'ın çeşme-i hayvânına Aşk derdinin devâsı kâbil-i dermân değil Terk-i cân derler bu derdin mu'teber dermânına Hiç kim cânân içün cân vermeğe lâf itmesin Kim gelüpdür bu sıfat ancak Fuzûlî şânına
1.153 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.