Benliksizleşme, kişinin kendi benliğinin (düşünce, istek, inanç ve hırslarının), ilişkiden gelen baskılar altında çok fazla “tartışılabilir” hale gelmesi demek.
Öfkemizi, kendimizi ve ilişkilerimizi açıklığa kavuşturup güçlendirmede kullanma konusunda çoğumuz yardım görmemişizdir. Bize verilen dersler hep öfkeden korkmaya, öfkeyi tamamen reddetmeye, öfkeyi yanlış hedeflere yöneltmeye ya da öfkeyi kendimize çevirmeye yöneliktir. Öfkelenmek için bir neden olduğunu reddetmeyi, öfkenin gerçek kaynaklarını görmemeyi ya da öfkeyi, statükoyu zorlamak yerine korumaktan başka işe yaramayan, etkisiz şekillerde açığa vurmayı öğreniriz.
Öfkelenmemize yol açan bir şey olmasına rağmen, şikayetlerimizi açıkça dile getiremezsek, diğerlerinin sempatilerini kazanmak yerine, anlayışsızlıkla karşılaşabiliriz.
Eğer kendimizi suçlu, baskı altında ya da güvensiz hissedersek, olduğumuz yerde kalırız. Sadece kendimize karşı eyleme geçeriz ve kişisel ya da sosyal değişim yaratma çabasında olmayız.
Evet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır.