Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
-Bence... bence ne kadar baş varsa o kadar da akıl olduğuna göre, ne kadar kalp varsa bir o kadar da aşk türü vardır, -dedi.
Sayfa 182 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Sarıl bana, senin gibi kokana kadar bırakma💚
Reklam
Burada insanın en ağrına giden ne biliyor musun?Onların yalan söylemeleri değil;yalan her zaman bağışlanabilir;tatlı bir şeydir çünkü yalan,insanı önünde sonunda gerçeğe götürür.Burada insanın ağrına giden şey,onların yalan söylemeleri değil,söyledikleri yalana kendilerinin de inanmaları.
Masanın üzerine bıraktığım kitaplar, haftalarca kapağı açılmadan duruyordu. Artık hobilerle bile ilgilenmeyen mekanik ruha sahiptim. Bilinçsizce satın aldığım bibloları ve antika eşyaları gelişigüzel dizmiştim. Bu da beni mutlu etmemişti. Gerçekten yaptıklarımın bilincindeydim. Duygularım sürekli değişiyordu.
İçinde bulunduğum bu yoğunluk aslında ruhsal bir boşluk anlamına geliyordu... Önceleri yaşamış "ben"in şu anlarda kendini geçmişteki kadar mutlu hissedip hissetmediğini bilemiyordum... Ama ben kendimde eksiklik hissediyordum. Yaşadığım bu eksiklik hayatta karşılaşmamış beklentilerim değil bilakis ruhsal bir doyumsuzluktu...
İşte bu kent, bana her şeyi unutturmuştu. Amaçsız bir "ben" halimle, beni tatmin edecek, kulağa hoş gelen her şeyi denemiştim. Rahatlatan oyunlar, tazelenmek amacıyla yapılan doğa yürüyüşleri, av partileri vs... Ayrıca sanatsal aktivitelerle seçkin bir kişilik oluşturmaya çalıştım. Evimi hurdacıların topladığı ya da ihalelerle satılmak üzere tezgâha dizilmiş, İtalyan barok döneme ait eski eşyalarla ve doğa manzaralı resimlerle dekore etmiştim.
Reklam
Bir-iki yıl içimdeki "ben"in beni yönlendirmesini bekledim. Böylece hayatımın dönüm noktasını bulacaktım. Fakat bu bekleyiş bende hiçbir etki yapmamıştı. Bu yüzden artık hayatı sıradan insanlar gibi yaşamaya başlamıştım.
Az önce "ben" 7 Haziran 1913 günü öğle vakitlerinde fayton kiraladığımı yazdım. Fakat bunda bile bir belirsizlik var. Üzerinden henüz dört ay geçmiş olmasına rağmen çoktandır, o 7 Haziran günündeki ben, ben değilim. Hâlbuki hala o zamanki evdeyim. O "ben"in yazı masasının başında onun kalemiyle ve onun kendi elleriyle yazıyorum. O zamanki "ben"den tam da bu yaşananlar yüzünden tüm bağlarımı kopardım. Artık onu dışardan oldukça yabancı ve soğuk biri olarak görüyorum.
Zihnimdeki görüntüleri, o rengârenk sarhoşlukla birbirine karıştırmamak için düzgünce sıraya koymak zorundayım.
O olağanüstü gecenin üzerinden dört ay geçtikten sonra bugün bile içimi kor gibi yakıp tutuşturan bütün düşünsel güçlerimi göğsümde tutabilmek için sıkıştırıyorum... Zihnim sırf bu anı olayın tekrarlarıyla, onu sahiplenmekle meşgul oluyor... Aksine çabuk geçen yaşanmışlığı kucaklayabilmek istiyorum. İçimde sıcaklığını koruyarak canlı tutmak istiyorum... O anlara geri dönebilmek için ne bir kılavuza ne de bir işarete ihtiyacım var : Bir uyurgezer gibi kendimi gün içinde ya da gecenin ortasında o etki alanı içerisinde tekrar tekrar buluyorum. Her ayrıntıya da dar bir bakış açısıyla değil, aksine açık görüşlülükle bakıyorum...
Reklam
İnsanların ağır yazgılarının onları sürüklediği dramatik olayların aksine, süreç altı saatlik vakitle sınırlı. Bu sebeple zaman kavramının da göreceli olduğunu söylüyorum. Nihayetinde benim için, özünde küçük, anlamsız ve önemsiz görünen hadise bende o kadar derin izler bıraktı ki.
Hiçbir şekilde kendime bile izah edemediğim bu şeyleri başkaları için anlaşılır kılacak durumda değildim. Bu bir bakıma beni aralıksız meşgul eden, içimde sancıyla büyüyüp huzursuz eden bir olayı düzenlemek ve her yönüyle incelemek için kaleme aldığım denemeydi.
Denizdeyken yaptığı iş, kısa dönemler haricinde ona kendisiyle hasbihal etmek için daima geniş fırsatlar sunmuştu. Orada geminin kaptanı, Martin'in sadece zamanının efendisiydi; ama burada otelin müdürü, Martin'in düşüncelerine bile sahip olmuştu. Sinir törpüsü, vücut zımparası olan bu ağır iş dışında hiçbir fikri kalmamıştı. İş haricinde bir şey düşünmesinin imkânı yoktu. Ruth'u sevdiğini bilmiyordu. İşe koşulmuş ruhu kızın varlığını hatırlayacak zamanı bile bulamıyordu. Ancak geceleri sürünerek yatağına, sabahları da ağır ağır kahvaltı salonuna giderken gözünde şöyle bir canlanan anılarında hatırlatabiliyordu kendini Ruth.
Kendine başkalarının gözlerinden bakma. Senin gözlerin var, sen kör değilsin. Ve senin kendi iç dünyanın gerçekleri var.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.