Madem kocaman şirket işleri bir yemek masasına, bir dizüstü bilgisayara sığabiliyormuş, neden dikmişiz
onca plazayı?
Bir eşofman, bir terlikle de geçebiliyorken hayat, gardıroplara, giyinme odalarına
ne gerek varmış?
İş toplantıları video konferansla,
alışverişler sanal marketlerle, eğitim uzaktan
yapılabiliyormuş da neden işe,
okula, alışverişe yetişmek için
onca trafik çilesini çekmişiz,
niye tonla egzoz dumanını yutmuşuz?
Otomobilsiz de yaşanabilirken, o kadar parayı neden garajlara, kaldırımlara yığmış, yakıta, vergiye, bakıma onca masraf etmiş, trafik kazalarına savaşlardan daha çok kurban vermişiz?
Madem hayat bir göz odaya sığıyormuş da, neden dünyayı talan etmişiz?
Madem "Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi"ymiş de neden hırslarımızın
emrinde birbirimizin boğazına çökmüşüz?
Meğer sırtımızda atılacak ne çok safra taşırmışız da haberimiz yokmuş...
İçinden araba geçecek kadar büyük petrol borularına değil, bir makinenin hava pompaladığı küçücük plastik boruya muhtaçmışız oysa...
Meğer nefsimizin uğruna, nefesimizden vazgeçermişiz...
Anlayana.