Çok sade ve naif bir dille yazılmış, okunması kolay, anlatımı net öykülerden oluşan bir eser.
Berrak, net bir anlatımı var.
Her öykünün anlatıcısına ve olayına göre farklılık gösteren bir anlatımı var.
Bunun sonucunda öykülerde tekrara düşüyormuşuz hissi yaratmıyor. Aynı adamın başına gelmiş değişik olaylar zinciri gibi bir his vermiyor.
Olayların geneli 80 ler 90 larda geçtiğinden , aralarda verilen detaylar tebessüm ettiriyor.
Santralden telefon bağlatmalar, telefonlara örtülen danteller, siyası akımlar, tv programları, reklamlar, o günkü sosyal hayat anımsatmaları çok nostaljik ve güzeldi doğrusu.
Ayrıca yer olarak Çanakkale Biga taraflarından bilgiler ve detaylar verilmiş. Ben en yakın zamanda salçalı Biga tostu yemek istiyorum misal.
Yazar, öykülerde Gereksiz konulara dağılıp tadını kaçırmamış okuma zevkimizin.
Öykülerde Konudan uzaklaşsak da çok çabuk toparlayıp tekrar ana konuya giriyor.
Yazması çok basitmiş gibi gözüküyor ancak bence işin güzelliği de orada sanırım.
Ömür İklim demir in de öykülerini okumuştum.
Öykü finallerinde ters köşeler , sürprizler vardı.
O öykülere kıyasla ters köşe sonlar ya da öykülerden beklenen "knock out" lar çok sarsıcı ya da "vay be" lik değil.
Daha çok düşündüren sonlar var.
Tabii ki favori ve öne çıkan öykülerden "Benim Adım Feridun" filme de uyarlanmıştı.
Her öykü kendince güzel, okuduktan sonra "bu neydi şimdi" hissi bırakmıyor.