Bu dünyada; ayaklarının üzerinde durabilen, kimseye ihtiyacı olmayan, birey olduğunun farkında olan, hakkını arayan, yaşadığı coğrafyadaki ataerkil zihniyeti elinin tersiyle itebilen kadın kadar çekici hiçbir şey yoktur. Fizik elbet bir gün deforme olur, karakter ise baki kalır.🌸
okuyun / okutun lütfen
mevcut sosyal bilim cinsiyetçidir; toplumu inceleme ve sorunları çözme idaasiyla ortaya çıkan bir bilimin, toplumun fiziksel olarak yarısını oluşturan kadınların bilim konusu yapmaması, Bundan daha önemlisi, İlk toplumsallaşmayi sağlayan kadın bilim saymaması ve kendi bilimseliğini de bu temele yerleştirmemesi, sosyal bilimin en iflah olmaz yanıdır, en büyük çıkmazdır. bunu bir hata olarak belirtemeyiz, Çünkü cinsiyetçilik bir hata değildir. cinsiyetçilik erkek egemen zihniyetin (ataerkil) tüm Bilimleri, zihniyetleri, toplumsal olduğu idaa edilen ancak toplum üstü olan formları inşa etmesidir. sosyal bilimin de toplumla buluşabilmesinin ilk kuşulu cinsiyet--çilikten kendini kurtarması olacaktır... erkek egemen zihniyete karşı ataerkil zihniyete karşı İstanbul Sözleşmesi; ❗️Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddeti önleme ve mücadele etmede en etkili hukuki teminatlardan biridir. ❗️Cinsiyet temelli şiddete maruz bırakılan herkesin güvencesidir. ❗️Eşit ve ortak geleceğimizin sözüdür. İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ!
Reklam
Zgjoi
Kosova Savaşı sonrasında, eşini savaşta kaybeden Fahrije'nin gerçek hikayesinin anlatıldığı hüzün verici, huzursuz edici ancak mücadele dolu bir filmle geldim. İçinde yaşadığı ataerkil toplumun, kadın olarak maruz kaldığı zorluklarına karşı direnirken, ailesinin geçimini sağlamaya çalışan, aynı zamanda eşleri savaşta ölen diğer kadınlara da destek olmak için çaba gösteren ve toplumun gözünde hedef olan, onların saldırılarına karşı direnen bir kadının hikayesi anlatılıyor. Bu filmi izlemediyseniz mutlaka izleyin derim.
365 GÜN 6 SAAT= 8 MART OLMALI DENKLEMİ
Günleri özelleştirmeyiniz. 365 gün 6 saat ile güzelleştiriniz. Feminen söylemler, ataerkil söylem ve hareketler; cinsiyetçi ayrımcılığa gebedir. Bu söylemler erkeklerin kadına; kadını da erkeğe karşı düşmanlık, kin, öfke ve nefret beslemesine neden oluyor. Eşlerin arasına nifak tohumları soktuğu gibi, boşanmalara neden oluyor, aile kavramını
Sahibine Karşı Olan Fotoğraf
Peride Celal'in yapıtları ile ilgili hemen hemen her eleştiri yazısı bir "dönüşüm" vurgulanışı ile başlar. Bu, yazarın mesleki hayatında 1954 yılına gelindiğinde "Üç Kadının Romanı" ile geçirdiği bir dönüşümün anlatımıdır. Halbuki bu kolaycı bir eleştirmen yaklaşımıdır. Çünkü eleştirinin odağı metin değil, yazarın kendisidir. Peride Celal, pembe romanlar kaleme aldığı dönemi "müsvetteler, karalamalar" olarak reddeder. Çünkü o dönemde yazmak, Peride Celal için ekmek parası kazanmak demekti ve sayfa başına ücret alarak çalışmaktaydı. Aşağıdaki fotoğrafa baktığımızda ise pembe romanlar yazdığı dönemi bir mücadelenin başlangıç dönemi olarak görmemiz gerekir. Onlarca erkek yazarın içinde bir tek kadın yazar olmak... Varoluş mücadelesini kazanmış, tutunmayı başarmış onlarca erkek ve sadece bir kadın... Fakat Peride Celal, insanlık onuruna aykırı olduğu düşüncesiyle kadın yazar-erkek yazar ayrımına karşıdır ve bu tavrı son derece ilkel bulur. Bana kalırsa aşağıdaki fotoğraf yazarına rağmen ataerkil gerçekliği açığa vurur; çünkü yazar olmak evet ama ya kadın olmak!
Peride Celal
Peride Celal
az önce dayımın ataerkil ve hiyerarşik sistem savunmasına karşı çıktığım için annemden azar yedim yaşasın kurban bayramı oley oley
Reklam
753 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.