Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Girit Göçmeni Olarak Adlandırılanlar
Giritli göçmen ailesinde yadsınamaz bir kadın baskınlığı vardır. Anadolu'da alıştığımız ataerkil aile yapısının yerinde anaerkil anlayış öne çıkar. Yakından bildiğim için söylüyorum; ailede yaşlı bir kadın varsa, onun otoritesi ortalığı inletecek şekilde belirgindir.
Önce ikinci sınıf evlat, daha sonra gelin kimlikleri içinde ezilen kadın, anne olduktan sonra aile içinde giderek güç kazanmaya ve çocukları üzerinde egemenlik kurmaya başlar. O denli ki, birçok ailede görünürde baba tarafından alınan kararların asıl sahibi annedir ama durum babanın erkeklik rolüne gölge düşürmeyecek biçimde yönetilir. Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucunda ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden değerlendirildiğinde, toplumumuzda aile yapısının biçimsel olarak babaerkil ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sahip olduğu bile söylenebilir.
Reklam
Kararı anne verir, baba ilan eder.
Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucundan ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden değerlendirildiğinde, toplumumuzda aile yapısının biçimsel olarak babaerkil, ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sahip olduğu bile söylenebilir.
Belgelerden Anadolu kadınının çok özgür olduğu görülüyor. Anadolu'da şehir krallıklarında kraliçe olarak görev yapan kadınları görüyoruz. Halk kadınlarının da ticari işlerde erkekler gibi çalıştıklarını öğreniyoruz. Bu kadınlar; Asurlarla alışveriş yapıyorlar, borç alıp veriyorlar, borçlarını ödeyemediklerinde genç kadınlar, hatta evli çiftler rehin olarak tutuluyor. Borçlu kadınlar, yapacakları işleri belirten bir tür taahhüt senetleri yazmışlar. Ayrıca Sumer'deki gibi kardeşleri, çocukları ve kocalarıyla ortak iş yapıyorlar. Evlilikte kadınla erkek eşit. Ayrıldıklarında mallar eşit olarak bölüşülüyor. Evlilik tekeşli ve bu, belgeleniyor. Belgelerde "başka bir eş alamaz" kaydı bulunuyor. İki yıl içinde çocuğu olmazsa kadın kocasına bir köle alabiliyor, fakat köle bir oğlan doğurur doğurmaz, onu istediği gibi satabiliyordu. Kadın çocuk doğurmadığı için boşanmıyordu. Boşanmada her iki taraf eşit haklara sahip. Çocukların vesayeti annede. Erkek çocuklar için bir nafaka vermek zorunda. Anadolu kadınının 4000 yıl önce bu kadar özgür olması, Ana Tanrıça kültünün ve anaerkil ailenin sürdüğünü göstermektedir.
Sayfa 200Kitabı okudu
İslâmlıktan önce Türk toplumu matriarkal yani “ailede kadının üs­tünlüğü”ne dayanan (anaerkil) bir toplum yapısı göstermektedir.
Sayfa 244Kitabı okudu
Şamanizm' in köken olarak anaerkil dönemde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir, şaman sözcüğü için dört farklı görüş öne sürülmektedir; Hindistan'daki Pali dilinde ruhlardan esinlenen kişi anlamına gelen "samana sözcüğünden türemiştir, Sanskritçe'de budacı rahip anlamına gelen samana sözcüğüdür, Mançu dilinde oynayan zıplayan, bir iş görürken sürekli olarak hareke eden anlamındaki saman kavramından gelir. Tunguz kökenlidir. Yuçen dilinde "şan-man" büyücü demektir.
Siyah Beyaz YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kararı anne verir, baba ilan eder.
Birçok ailede görünürde baba tarafından alınan kararların asıl sahibi annedir ama durum babanın erkeklik rolüne gölge düşürmeyecek biçimde yönetilir. Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucundan ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden değerlendirildiğinde, toplumumuzda aile yapısının biçimsel olarak babaerkil ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sahip olduğu bile söylenebilir.
Ana-Baba ve Çocuk
Fizikteki bileşik kaplar yasası psikolojide de geçerlidir. Bir yönden yapılan baskı bir başka yönde boşalıma neden olur. Önce ikinci sınıf evlat, daha sonra gelin kimlikleri içinde ezilen kadın, anne olduktan sonra aile içinde giderek güç kazanmaya ve çocukları üzerinde egemenlik kurmaya başlar. O denli ki, birçok ailede görünürde baba tarafından alınan kararların asıl sahibi annedir, ama durum babanın erkeklik rolüne gölge düşürmeyecek biçimde yönetilir. Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucundan ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden değerlendirildiğinde, toplumumuzda aile yapısının biçimsel olarak babaerkil, ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sahip olduğu bile söylenebilir.
Bir yurttaş, sorumlu yöneticileri sever, sayar ve onları onurlandırır çünkü onlar bilimi, bilgeliği, erdemi, toplum sevdasını ve fedakârlığı yüreklerinde barındırırlar. Yurttaş onlara sanki saygılı bir evlatmışçasına itaat eder, çünkü onlara anaç bir biçimde yaklaşan ataerkil/anaerkil Devlet kendi servet ve mutluluğunu nasıl yaratacağını en iyi yine kendi bilir.
Sayfa 102 - Cogito / YKY YayinlariKitabı okudu
babayı yiyen oğul (Baba Hayvanı)
.... Ne var ki oğullar arasında babanın yerini almak için başlayan mücadele uzlaşmayla sonuçlanmıştır. Uygarlık yolundaki bu ilk adım, içgüdüden ilk vazgeçiş, karşılıklı yükümlülüklerin kabülü yolundaki ilk adımdı ve ahlakın, adaletin nüvesini oluşturacaktı. Birey babasının konumunu ele geçirme ve annesine, kız kardeşlerine sahip olma ülküsünden vazgeçti. Böylece ensest tabusu ve dış evlilik kuralı ortaya çıktı. Babanın ortadan kaldırılmasıyla boşalan yeri kadınlar doldurdu ve böylece anaerkil bir dönem başladı. Bu dönemde Attis, Adonis ve Tammuz gibi bitkilerin ruhu olan ve aynı zamanda ana tanrıçaların sevgisinden yararlanan ve babalarına meydan okuyarak anneleriyle ensest suçu işleyen genç tanrılar ortaya çıktı. Bu tanrılar, bir suçluluk duygusunun ifadesi olarak kısa ömürlülerdi veya hadımlardı ya da hayvan biçimli bir babanın öfkesiyle cezalandırılmışlardı. Adonis Afrodit'in kutsal hayvanı olan vahşi bir yabandomuzu tarafından öldürülmüştü. Kibele'nin sevgilisi Attis iğdiş edilerek ölmüştü. Boğayı öldürürken betimlenen Mitras , babasını kurban eden ve böylece kardeşlerini suç ortaklığının yükünden kurtaran bir oğuldu. İsa da kendini kurban ederek kardeşlerini ilk günahtan kurtarmıştı. Orfeusçu kökene sahip ilk günah öğretisinin Yunan felsefesindeki uzantıları, insana, genç Dionysos-Zagreus'u öldürüp parçalara ayıran Titanların soyundan geldiğini söylüyordu. Bu suçun temelinde, Freud'a göre ilahi veya insani bir otoriteye karşı isyan yatar.ı
Sayfa 279
Reklam
Bu kadar göklere çıkarılan maternalizm, şu ana dek ne anaerkil bir düzene geçilmesini sağladı ne de cinsiyet eşitliğini getirdi.
Ön­ce ikinci sınıf evlat, daha sonra gelin kimlikleri içinde ezilen kadın, anne olduktan sonra aile içinde giderek güç kazanmaya ve çocukları üzerinde egemenlik kurmaya başlar. O denli ki, birçok ailede görünürde baba tarafından alınan kararların asıl sahibi annedir, ama durum babanın erkeklik rolüne gölge dü­şürmeyecek biçimde yönetilir. Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucundan ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden de­ ğerlendirildiğinde, toplumumuzda aile yapısının biçimsel ola­rak babaerkil, ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sa­hip olduğu bile söylenebilir.
Fizikte ki bileşik kaplar yasası psikolojide de geçerlidir. Bir yönden yapılan baskı bir başka yönde boşalıma neden olur. Önce ikinci sınıf evlat, daha sonra gelin kimlikleri içinde ezilen kadın, anne olduktan sonra aile içinde giderek güç kazanmaya ve çocukları üzerinde egemenlik kurmaya başlar. O denli ki, birçok ailede görünürde baba tarafından alınan kararların asıl sahibi annedir, ama durum babanın erkeklik rolüne gölge düşürmeyecek biçimde yönetilir. Kararı anne verir, baba ilan eder. Kararların sonucundan ise baba sorumlu tutulur. Bu yönden değerlendirildiğinde, toplumumuzda aile yapısının biçimsel olarak babaerkil, ama gerçekte üstü kapalı bir anaerkil yapıya sahip olduğu bile söylenebilir.
Sayfa 41 - MetisKitabı okudu
İnsanları en sık ve en korkunç bir şekilde kurban eden toplumlar tarımla geçinen toplumlardı. (anaerkil uygarlıklar) Çobanlar, avcılar, zanaatkârlar hiçbir zaman toprağı işleyen insanlar kadar acımasız değildiler.
Sayfa 358 - Can Yayınları
Aşk da tıpkı tannça gibidir; yani muhteşem bir yanılsamadır. Öncelikle erkeklerin icadıdır. Erkeğin açmazı da budur işte. Bir yandan kadın kendine ait olsun diye aileyi kurar, öte yandan gözü komşunun kansında kalır. nyada'daki Paris'in Helen'i kaçırmasını anımsayın, ortaçağdaki şövalye aşklannı anımsayın. Ama kadınlar için durum daha vahimdir. Çünkü anaerkil dönemde pek çok sevgilisi olan kadın, ataerkil dönemde bir erkeğin malı olarak evine hapsedilmiştir. Onun gözünün de komşunun kocasında, oğlunda kalmasından daha doğal ne olabilir? Ama bu istek yasaktır, günahtır, ayıptır, işte aşk bu ulaşılmazlıktan doğar. Aşk ulaşamayacağın birini abartarak, onun kafandaki ideal kişi olduğunu sanarak tutkuyla bağlanmaktır. Aradaki engeller ne kadar artarsa bu yanılsama o kadar tutkulu olacaktır. Nasıl Tarih öncesi atalarımız doğum olayını çözemediği için kadınlardan tanrı yaratmışsa, biz de yolumuzun kesiştiği birini yaşamımızın vazgeçilmez kişisi sanarak, neredeyse ona tapınmaya kadar varan bir bağlılık yaratmışız. Kanımca aşk, o ilkel abartma duygusunun günümüze kadar gelmiş halidir."
Sayfa 301 - Doğan Kitap.Kitabı okudu
1.266 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.