"Bazen, anksiyeteyle yaşamak, göğsümde sürekli bir ağırlık, nefes alışlarımın arasında gizlenmiş bir daralma hissi gibi. Her yeni gün, aklımda bitmeyen bir 'ne olacak?' sorusuyla başlıyor. İnsanlar etrafımda gülüp konuşurken, ben kendi iç dünyamda fırtınalarla boğuşuyorum. Bu, görünmez bir yük, sessiz bir savaş. Dışarıdan bakıldığında her şey normal görünse de, içimdeki dalgalanmalar, sakin bir denizin altında gizli kalmış derin akıntılar gibi. Anksiyete, sadece endişelenmek değil; aynı zamanda sürekli bir bekleyiş içinde olmak, en küçük şeylerden bile derin anlamlar çıkarmak ve bazen, en sakin anlarda bile içsel bir kaos yaşamak demek."