Çocukken yaptığımız kimi şeyler, büyüyünce sorunlarla baş etmeye çalışırken yapılabilecek küçük hediyeler gibi verilmiş bize. Hırs, vücuduma enjekte edilmiş yetişkinlerden. Bunu üzerimden atabilmek için basketbolu kullanmışım farkında olmadan. Üzerimdeki hırsı, hemen her harekete "steps" diyen daha da çok arttırmış, bedenim yoruldukça dökülmüş hepsi üzerimden.
Kapana kısıldığım anlar olmuş. Mevsim yazsa, yokuşunu nefes nefese çıktığım o parkta, yüzüme çarpan rüzgarı hissederek özgürmüşcesine inmişim elimdeki bisikleti sürerek. Hatırladığım kadarıyla eminim; tokalarım, taclarım bile bisikletimin tekerleklerine taktığım yıldızlar kadar süslü değildi. Unutmuşum bir bisiklete sığdırabildiğim özgürlüğümü süslemeyi.
Yazdıkça hatırladıklarım bi kenara, büyüdüm ve başka şeyler buldum. Bulduklarım farklıydı ama sebep hep aynı: sorunlarla başa çıkma. Yine bir Didem Madak şiirinde fark ettim:
"Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım."
Gün geçtikçe evcimen ama şair olmayan bir Didem Madak'a mı dönüşüyorum yoksa. Neredesin Maviş anne, dünyanın bütün sabahları için alacağın bilet üç oldu.. N'olur benimki de umutsuz bir yer olmasın..