Eserin ismi ilk önce dikkatimi çekmişti , nasıl yani nohut kadar bir odada yaşayan bir aileyi mi anlatıyor diye düşünüp merakla incelerken arka kapakta evlerin içinde, odaların arasında usul usul dolaşırken, bir ayna tutuyor hayata: Hayatın kuytularını, o kuytularda yan yana yeşeren nese ve kederi gösteren bir ayna. incecik sızıların, tatlı gülümseyişlerin kitabı..." şeklinde eser betimlenince aranılan kan bulunmuştur dedim ama eksik bile demişim. Biliyorsunuz her ay en az 1 tane öyküye yer veririm okumalarımda ve şu ana kadar okumamam gerçekten çok büyük eksiklik hissettirdi bana ki bak gör yazarın külliyatını tamamlayacaksın diyen arkadaşımın da öngorduğü gibi artık kitap alışverişlerinde yazardan eserlere de yer vereceğimmmm!! Şimdi gelelim Sait Faik Hikaye Ödüllü eserimize ;
İçinde 5 kısa hikaye barındıran kitap o kadar hayatımızdan izler taşıyor kii.. Bunlardan hele bir tanesi var kiii ; kuvvetli betimlemeleriyle ,etkisinden kolay kolay çıkamadığımız 6 şubat depremini ve orada yaşananları hatırlatan , "annemin çadırı" isimli öyküyü okurken o görüntüler sanki bir daha gözümün önunden geçiverdi..Ama beni en etkileyen babasından kopuk ama babasını deli gibi özleyen , 9 sene önce "görüsüruz baba " diye ayrılıp cenazesinde görüştüğü kızın hikayesi.. İtiraf ediyorum boğazım düğümlendi okurken..
Kıssadan hisse arkadaşlar şiddetle okuyun , okutun diyoruuumm!! 3 saatte de bitmiyor baştan uyarayım öyküler arası es vermeye çok ihtiyaç duyuyorsuuunnn:)