Hiçbir telaşa kapılmadan, naif bir dinginlikle ama hiçbir ayrıntıya da kayıtsız kalmadan yazıyor Melisa Kesmez. Küçük ayrıntıları öyküye ustalıkla yediriyor. Ezilmiş, yenilmiş, kırılmış, öfkeli, mutsuz karakterler...Ama okuyucuda melankolik bir tortu bırakmayan, küçücük anlardan görkemsiz mutluluklar da toplayan, umudu da aralarda saklayıp saran karakterlerini seviyorum. Hüzünlendirirken ince bir tebessümü dudaklarımızda asılı bırakmayı başarıyor.
Nohut Oda’daki öykülerde “ne kadar da vurucuydu, oturduğum yere yapışıp kaldım, mideme yumruk yemiş gibiyim” cümlelerini kuracağınız olaylar yok. Öykülerin kapılarını aralayınca suratına yumruk yemeyi sevenler için değil yani. Tüm öykü kitaplarının midemize yumruk atması gerektiğini savunanlar var, onlar için de değil. Öyle vurucu, şaşalı olaylara başvurmadan da okuyucuyu yakalayan, basit an ve olaylara, sıradan insanlara anlam kazandırdığı için kendini okutan öyküler, ki bence başarısı da buradadır.
Arka kapakta yer alan, yerine daha güzelini yazamayacağım şu güzelim paragrafla: Bu kitap "mekanın hunharca talan edildiği, bir yer ait olmanın zorlaştığı, hususi ya da kolektif belleğimizin sıfırlandığı zamanlarda, yerleşmenin, kendine bir ev icat etmenin ve kök salmanın insaniyeti üzerine."dir. Okunasıdır.
İyi okumalar..