Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Charlotte Bronte'u, karakterini ince bir gözlemle incelemek için okumayız, onun karakterleri coşkun ve basittir; güldürü için okumayız, onun güldürüsü gaddar ve hoyrattır; hayata karşı felsefi bakışını öğrenmek için okumayız; onunki bir taşra papazının kızının bakışıdır. Biz onu şairaneliği için okuruz.
Sayfa 205Kitabı okudu
Bir grup Kızıl Ordu Soldatının bize yaklaştığını gördüm. Pek aldırış etmedim.Yanımıza geldiler, bizi bir araya topladılar. İçlerinden birisi "Ellerinizi açın ve Allah'a dua edin. Ondan birer parça kırmızı elma isteyin," dedi. Biz ise bizden istenen davranışları anlamsız bulmamıza rağmen yerine getirdik; ne de olsa karşımızdakiler Kırmızı Ordu askeriydi. Nerede, ne zaman, ne yapacakları pek kestirilmezdi. Biraz sonra "Açın bakalım ellerinizi, elma var mı?" dedi asker. Biz avuçlarımıza baktık; doğal olarak elma falan yoktu. Sonra tekrardan gözlerimizi kapatmamız istendi. Bu kez ise aynı şeyi Stalin Amcanızdan isteyin dediler. Biz de gözlerimizi kapatıp "Stalin Amca bize elma ver..." demek zorunda kaldık. Gözlerinizi açın şimdi dediler; o sırada avuçlarımıza birer parça elma konmuştu."Gördünüz mü size elmayı kim verdi? Tabi ki Stalin." dedi askerlerden diğeri.
Sayfa 11 - Asur YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çok sinirlenen asker bir el darbesiyle savunmasız duran babamı kapıya doğru savurdu. Babam normalde askeri alt edecek güce sahipti ama ne çare ki savunmasızdı işte. Karşısındakiler güya yasa koruyucuydu hem de ne yasa. Halkların dilini, ibadet özgürlüğünü yasaklayan bir yasa.
Sayfa 22 - Asur YayınlarıKitabı okudu
"Çaresizdik, kimsesizdik, kendi öz vatanımızda; kişisel halk ve hürriyetlerimiz iğfal ediliyordu. Bizse karşı koyamıyorduk..."
Sayfa 23 - Asur YayınlarıKitabı okudu
"Bizim için tüm bu ölümler, isyanlar, sürgünler, işkenceler, biz mutlu olalım diye..."
Sayfa 38 - Asur YayınlarıKitabı okudu
Babam da çok okurdu;derdi ki hep "Çok okuyan akıllıdır, ancak okuduklarını aktarabilenler ise bilgilidir.İnsan bildiği ne varsa birilerine anlatmalı ki insanlık aydınlansın." Diye söylerdi.
Sayfa 39 - Asur YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Evvel Leyla
bir tereddüt için dünyayı attın kendinden tuhaf harflerin kaldı, uykusuz huzursuz, kısa gölgesi kadar kısa, -bu fena tutamadın anlattın bileklerini imlasız uzun matadorlara, eğri çoraplara, tükenmiş ışığın saplı karanlığına ejderhaların, -bu doğru değil doğru bir sonsuzluktan üzgün akan omuzlarını, -bu ağır isyanla taşırdığın coşkun uçurumları uyurken açık unuttuğun bahçeyi kapadığın radyoyu anlattın, güzelliğinde gezen zehri tıkanan damarlarını bir hallaçla bu yüzden vardığın eksiklik, ele verdiğin hayat bıraktığın ateşe eklediğim su, -bu çok oldu çıkardığın gözlerimi alan gerçek, ince bir kahır benim gençliğimdir, -bu olmadı gecikmiş leyla hafızamı aldığın yerdeyim, uyumsuz akortsuz, ışıksız, sözsüz, elleme, -bu böyle imkansız bir yağmurun mızrağıyla yaralı öfkem!
Sayfa 82
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık: “Üçü yirmi geçiyor” diyivermişim. Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda, geçen vapurlara bakıp zamanı
İnce duygulu bazı insanlar, kimi zaman sevgilerini göstermekten inatla kaçınırlar. Değil başkalarının yanında, baş başayken de en sevdiklerine bile bile soğuk davranırlar. Hatta baş başayken daha bir soğuk olurlar. Ancak arada bir taşar sevgileri. Bu sevgi ne denli uzun süre tutulmuşsa, dışa vurulmamışsa o denli sıcak, coşkun olur.
246 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.