Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kadın düşmanı şeriatçı sığıntıları bize iteleyen Avrupa şaşırtmadı.
Kadın hakları mücadelesi çok daha zorlu olduğunu göstermiştir ve hâlâ bu mücadelenin sonucu alınabilmiş değildir. Köleliğin kaldırılması ve Müslüman olmayanların hür kılınması için etkilerini ve hatta silahlı güçlerini kullanan Avrupalı güçler kadınların tabiiyetini bitirmeye pek ilgi göstermediler. Ne Ortadoğulu reformcuların ne de bunların Avrupalı akıl hocalarının bu konunun üzerine eğildiğine dair bir işaret yoktur. Emperyal güçler, tıpkı çoğu meselede olduğu gibi bunda da sürekli ılımlı sosyal politikalar izledi ve Müslüman kamuyu kendilerine karşı seferber edecek ve kendilerine avantaj bırakmayacak herhangi bir değişim yapmaktan kaçındı. Yoğun sömürgeleştirmelerin yapıldığı bazı bölgelerde (Fransız Kuzey Afrika'sı ve Sovyet Orta Asya'sı gibi) kültürel olarak emperyal efendilerine benzemiş olan eğitimli küçük Müslüman grupları kadınlara yönelik tavırlarına aynı şekilde devam etmişlerdir. İslam topraklarında kadın haklarında yaşanan ilerlemeler tamamen iç saikler ve Müslüman kadınlarla erkeklerin yardım görmeden harcadıkları çabalar sayesindeydi.
Sayfa 83 - Toplumsal ve Kültürel EngellerKitabı okudu
Tevhid hakikatine göre, eğer bir toplumun hukuk sistemi vahyi esaslara dayanıyor, yönetimi (siyaset) ve ekonomik, hukuki, sosyal vs. yapıları bu esaslara göre gerçekleştiriliyorsa o, Tevhidi bir toplum, dolayısıyla Tevhidi bir yönetimdir. Daha özel ismiyle; İslâm toplumu ve İslam yönetimidir
Reklam
Allah'ın razı olduğu tek din olan İslâm, bireysel ve toplumsal bütün alanları kapsayan bir hukuk sistemidir.Bu hukukun kaynağı ise sadece Allah'dır. Allah'ın hukuku (hükmü) dışındaki ise Allah'tan olmadığı için meşru değildir. Dolayısıyla o meşru olmayan hukukları uygulayan yöneticiler de meşru değildir. Diğer bir ifadeyle "Din ve şeriat koymak, çıkışı ve uygulanışı ile nehiyde bulunmak ulûhiyyetin sıfatlarından"olup bu sıfat ise sadece Allah'a ait olduğu için (Lâ ilâhe illallah) sadece Allah'ın sosyal, siyasî, ekenomik vs. sistemi meşru, onun dışındakiler ise zulmün tezahürleri olan cahiliye sistemleridir. Bütün cahili sistemler ise yok olmaya mahkûmdur.
2011 itibariyle Türkiye, 27 Mayıs'ın kurduğu askeri vesayetten kurtulmuş, demokrasisini geliştirmiş ve AB'ye üyelik yolunda ilerlemiş bir Türkiye'dir. (...) Ak Parti, seçim sürecinde, son on yılda gerçekleşen kalkınma ve dönüşüm siyasetinin kurumsallaşmasına ve hâlâ çözülememiş sorunların da kolaylıkla çözülebileceğine yönelik bir
Sayfa 309Kitabı okudu
Özal (II)
ANAP, referandumda başarılı bir sonuç almıştı, ancak bu sonucun tamamını partisine kanalize etmesi mümkün değildi. O yüzden, seçimler öncesinde işini sağlama almak ve seçimi garantilemek için, büyük partinin lehine olmak üzere seçim sistemi üzerinde değişikliklere gitti. Bu bağlamda, çoğunluk partisini kayıran üst barajlar (kontenjan) öngörülmüş,
Sayfa 199Kitabı okudu
Klasik dönemin kurucusu olarak Fatih Sultan Mehmet'i kabul ediyoruz. Modern dönemin kurucusu olarak da (en azından başlatıcısı olarak) II. Mahmut'u kabul edebiliriz. Kuşkusuz modernleşme uzun bir süreçtir; pek çok padişah ve devlet adamı buna katkı vermiştir. Ancak süreci sistematik olarak başlatan padişah olarak II. Mahmut'u kabul
Reklam
Hangi din reformcu?
Üç inanç -İslam, Batı (Katolik) Hıristiyanlığı ve Doğu Oıtodoks Hıristiyanlığı-arasında en az değişim geçirmiş olanı muhtemelen Ortodoksluktur. 17. yüzyılda Rusya'da, Rus Ortodoks ibadet biçimlerini Yunan Ortodoks ibadet biçimlerine uygun hale getirmek için gerçek­leştiren en tartışmalı reformların bazıları, geniş halk kitlelerin­ den tepki alan siyasi gündeme dayalı reformlardı aslında. Diğer Ortodoks "reformları" ise Rus devletinin kilise üzerindeki denetimini güçlendirmişti. Ortodoks Kilisesi, Konstantinopolis'in Batılıların eline geçmesinden bu yana siyasi meselelerden özen­le uzak durmuş ve sözünü ettiğimiz üç inanç içerisinde "dünyevi" meselelerle en az ilgilenen ve devlete karşı en itaatkar olan inanç olmuştur. Siyasi ve sosyal gündemlerle çok fazla uğraşmaktan özenle sakınmıştır. Ortadoğu bugün hala Ortodoksluğun ege­menliği altında olsaydı, siyasi ve sosyal meselelerde muhteme­len Latin Hıristiyanlıktan veya İslam'dan çok daha muhafazakar bir tutum sergilerdi.
MİSLİNİ GETİRİN
Sık bir hata olarak “misl” kelimesi “benzer” anlamında çevrili­ yor. “Edebî bir eserin benzeri olamaz. Zaten benzerini yazmaya ça­lışsanız taklit olacağı için o düzeyde olmaz.” gibi itirazlar, genelde buna dayanıyor olmalı. İtiraz sahibinin haklı olarak ifade ettiği gibi taklit olmaması açı­sından mislini yapabilmek için bu özgünlük zaruridir.
Sayfa 414 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Cumhuriyet İdaresi... 19 yüzyıl pozitivist felsefesini resmi devlet ideolojisi haline getirmek suretiyle kimlik problemi daha belirgin hale getirildi. Cumhuriyet çok sıkı bir şekilde takip ettiği Radikal laisizm politikasıyla İslam'ın siyasi, hukuki, toplumsal ve kültürel bütün geleneksel kurumlarının zaafa uğratarak büyük bir kısmını kanun dışı ilan etti ve onu yalnızca halkın inancında saklı bir Kült olarak sınırlamaya çalıştı.
Sayfa 44 - Hisar YayıneviKitabı okudu
Medeniyet
Medeniyetin bütün hakikatlı güzelliklerinin İslam'da ya açıkça ya zımmen var olduğunu unun yanı sıra İslam'ın ya onlara izin verdiğini veya onların en güzelini içerdiğini söyler. Ayrıca medeniyetin insanı ve insanlığı sevme sonucunu doğurduğunu ifade eder.
Sayfa 96 - Hisar YayıneviKitabı okudu
91 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.