Kuşkuşotu Dirmit’e bir kış neler yaptığını sordu. Dirmit yaptıklarını kuşkuşotuna anlattı. Ona her şeyi merak ettiğini, ama çok az şey bildiğini söyleyip yakındı. Kuşkuşotu ona akıl verdi. Kitap okursa bir dolu şey öğrenebileceğini söyledi. Dirmit kuşkuşotuna okuldaki kitaplıkıan söz etti. Ama utandığı için gidip diğer çocuklar gibi orada kitap okuyamadığından yakındı. Kuşkuşotu Dirmit'i karşısına aldı. Ona utanırsa hep çok az şey bileceğini anlattı. Utanmaması için onu tembihledi. Dirmit'e kitaplığa girdiginde yüreği çarparsa derin derin solumasını söyledi. Yüzü kızaırsa başını hemen önüne eğmesi için tembihledi. Ağzı kuruyunca, dilini ısırmasını, elleri titrerse, ellerini masanın altma saklamasını öğütledi. Dirmit kuşkuşotunun öğütlerini dinledi. Kuşkuşotuna kitaplık kapanıncaya kadar her gün gidip kitap okuyacağına dair söz verdi. Kuşkuşotunun yapraklarını okşayıp yanından ayrıldı. Koşa koşa kitaplığa gitti. Derin derin soludu, dilini ısırıp eline bir iki kitap aldı. En arka masaya geçti. İlkin kapağında birbirinin sırtına binmiş eşekli, horozlu, kedili resim bulunan kitabı okudu.
Bremen'de yeni mızıkacılar var
Demir-Çelik ve Mersedes fabrikalarında çalışan
Hep birlikte şarkı söylemeye başlamışlar
Heval: Al! Al! diye çığırmış
İmdat: Yürü! diye bağırmış
Niko: Zito! diye haykırmış
Petro: Sabah oldu! diye öğürmüş
Derken şangır-şungur içeri yuvarlanmışlar
Haydutlar çok korkup kaçmışlar
[Can Yücel - Gezintiler]