Vietnam savaşından çıkartılan derslerden sonra, 1983 yılında NED (Ulusal Demokrasi Vakfi) adı altında bir kuruluş oluşturulmuştur. Bundan sonraki çalışmalar CIA ve ABD destekli emperyalist çıkarların en ayrıntılı bir biçimde gözetilmesine yönelik ve hataya izin vermeyecek ölçekte yapılmaya yönelikti. Vakfın parasal yönden desteklediği örgütler: Amerikan Kürt Derneği, Kürdistan İnsan Hakları Örgütü, Türkiye Helsinki Yurttaşlar Meclisi, Türkiye ve Sosyal Araştırmalar Vakfı ve KADER, Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler İçin Ulusal Demokratik Enstitü gibi örgütlerdir. Bütün bu faaliyetlerin Soros ile de ilgisi bulunmaktadır. Ülkemizde, emperyalistlerin ana hedefi olan Türkiye'de azınlık yaratma, ırkçılık ve mikro milliyetçiliğe destek verme, dinî kimliğinöne çıkmasına olanak sağlayacak girişimlerine, Kıbrıs'taki Rum taleplerine destek çıkmalarına, Ermeni soykırım yalanlarına, ekümeniklik ve Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili girişimlere karşı Türk sendikacılığının tavır koyması ülke ve kendi çıkarları açısından vazgeçilmez bir zorunluluktur
Örneğin, Atatürk’ün 1923'te kurduğu cumhuriyete karşı De­mokrat Parti’nin 1950'den sonraki uygulamalarıyla başlayan süreci II. Cumhuriyet olarak adlandırmış ve I. Cumhuriyet’in “antidemokratik”, “baskıcı”, “ilerlemeye kapalı”; II. Cumhuri­yetin ise “demokratik”, “özgürlükçü” ve “ilerlemeci” olduğunu iddia etmiştir. Yani uyanık Altan, bu millete “Karşı devrim” sü­recini “demokrasi” diye yutturmaya çalışmıştır.
Reklam
Emperyalizm, dün Sevr Projesi diye Türkiye’ye dayattıklarını bugün “demokrasi”, “insan hakları”, “AB Uyum Yasaları” ve BOP olarak Türkiye’ye dayatmaktadır.
Montesquieu, yönetim biçimlerini despotik (istibdatçı), monarşik (tekilci) ve republican (cumhuriyet) olarak sınıflandırmıştır. Montesquieu, cumhuriyeti de aristokratik ve demok­ratik olarak ikiye ayırmıştır. J. J. Rousseau ise yönetim biçim­lerini monarşi, oligarşi ve demokrasi olarak sınıflandırmış ve demokrasiyi “halk hükümeti” olarak adlandırmıştır.
Sayfa 188Kitabı okudu
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasını izleyen haftalarda İsmet (İnönü) pek sesini çıkarmadı. Mutlak iktidara sahip yöneticilere alışık olan Türk politikacıları, sınırlı demokrasi deneyimini Gazi’nin gözüne girmek için İsmet ile Fethi’nin arasında bir yarış olarak kabul etmişler ve ve kendi konumlarını açıklamadan önce sonucu öğrenmek istemişlerdi. İsmet deneyimin başarısız olacağından ve 1925’te yaşandığı gibi, kırılan parçaları toplaması için Mustafa Kemal’in kendisinden yardım isteyeceğinden emindi. Haklı çıktı. Daha yeni parti dağıtılmadan, Gazi’nin sofrasındaki yerini aldı ve başlangıçta sadık olduğu halde, yasalara ve düzene karşı bir tehdit oluşturan muhalefet olmadan da, hükümetin nasıl geliştirilebileceğini tartışmaya başladı. Mustafa Kemal kararını vermeden önce kendin partisinin neden beklentilerini karşılayamadığını anlayabilmek için bir ülke gezisine çıktı!
Sayfa 543Kitabı okudu
9/10 Nisan 1928’de meclis, Mustafa Kemal’in söylevinde öngördüğü gibi Anayasa’nın İslam dininden söz eden tüm maddelerini çıkarttı. Artık İslamiyet resmî din olmaktan çıktı; meclis bundan böyle şeriat kurallarını uygulatmak zorunda değildi ve milletvekili yemini de laikleştirildi. Hilafetin kaldırılmasıyla ilk önemli adımı atmış olan laiklik
Sayfa 531Kitabı okudu
Reklam
932 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.