Cumhuriyet yönetimi her zaman tertemiz bir yönetim mi olmuştur? Hayır, yalnızca 12 Mart ve 12 Eylül yönetimi bile hep dürüst, açık, tüzeye uygun biçimde sürdürülmüş bir yöne­timden sözetmeyi olanaksız kılar. Ayrıca, her döneminde birta­kım "karanlık yerler" bulunduğu da söylenebilir. Şu var ki, ne denilirse denilsin, Atatürk'ün kurduğu düzeni ırkçı bir "tiran­lık" olarak niteleyecek ölçüde özgürlükçü ve evrenselci görün­düğü zaman bile, "yetmiş yıl" söylemi yüzde yüz sağcı bir söy­lemdir. Neden derseniz, hem küreselleşme ve fetih tutkunları­nın gözde deyimidir, hem de içerdiği karşıtlıkla tüm Osmanlı yönetimini benzersiz bir barış ve özgürlük düzenine, daha Adem'in Havva'ya uymadığı dönemlere özgü bir arılık ortamı­na dönüştürür, Abdülhamit'le Vahdettin başta olmak üzere, tüm padişahlarımızı günahlarından arıtarak birer melek düze­ yine yükseltir.
Yeniden 1919'a..
İşte bu koşullarda, Türkiye'nin önüne konan da "İkinci Cumhuriyet" oluyor. Kozmopolit komprador kapitalizmi, geniş kitleleri "Ilımlı İslamla" de­netim altında tutacak. Görüldüğü gibi, Kemalist Devrim'in son kalıntıları da, "Yeni Dünya Düzeni"nin tehdidi altındadır. Türkiye, yeniden 1919'a doğru yol alıyor. Yaşadığımız "küreselleşme" süreci, bağımsızlık mücadelesi ile laikliği bir kez daha birleştiriyor.
Sayfa 181 - kaynak yayınları, 1994Kitabı okudu
Reklam
Bugün kendini Türk hissetmeyen, azınlık sayan kozmopolit aydınlar ortaya çıktı. Cumhuriyet'in mantıklı olarak bir milli politikası vardı. Atatürk'ün bütün ideali bir cemaat imparatorluğundan, bölünmüşlüğünden, bütünleşmiş bir Türk milleti, Türk devleti yaratmaktı. Milli devlet ancak bununla var olabilirdi. Öteki etnik ayrılıkları tamamıyla göz ardı ederek, Türkçe esastır, Türk tarihi esastır, Türklük esastır deniyor, bu ideali benimseyen bir nesil yetiştirilmek isteniyordu… Böyle bir siyaset Atatürk zamanında zaruriydi, çünkü Türk halkı cemaat hayatı yaşıyordu, Türklüğünün farkında değildi. Atatürk'ün kurduğu devlet Türk milliyetçiliği prensibine dayanıyor. Bu prensibin hükmü geçti, deniyor. Atatürk'ün milli üniter devlet ideolojisine sıkı sıkı bağlı olan başlıca kurum bugün TSK'dir. Şimdi TSK şunu düşünüyor; eğer biz Atatürk'ün ideolojisine, milli devlet ideolojisine sırtımızı çevirirsek Türkiye parçalanır; Yugoslavya'nın başına gelen ortada. Orada ilkin Tito zamanında özerk yerel hükümetler kuruldu. Sonra her biri bağımsız oldu. Küreselleşme, milli devlet fikrinin zayıflaması neticesinde ne oluyor? İslâmiyet öne çıkıyor. Ne oluyor? Etnik bilinçlenme ve ayrılma eğilimi ortaya çıkıyor.
Sayfa 358Kitabı okudu
Türkiye'de İslam
Kitabın başlığında geçen “İslam” ifadesi 6.8 milyarlık dünya nüfusunun % 23'ünün (1.57 milyarın), 74 milyonluk Türkiye nüfusunun % 98'inin inandığı dinin ismidir. Türkiye'nin % 85-90'ı Sünni iken, Sünnilikten sonraki en yüksek popülasyona sahip mezhep olan Alevilik ise 74 milyonluk nüfusun % 10-15'i kadar olan 7-11 milyonluk bir popülasyona sahiptir. Türkiye'deki Müslümanları, kabaca, Sünniler ve Aleviler diye ikiye ayırmak yaygın bir yaklaşım olsa da kendilerini Sünni ve Alevi olarak niteleyenler kendi içlerinde hayli farklı görüşlere ve yaklaşımlara sahiptirler. Bu kitabın odak noktasında daha çok Sünniliğin olduğunu belirtmeliyiz. Sünnilik, toplumun en geniş kesiminin görüşü olmasının yanı sıra Osmanlı'da devletin ideolojisini belirleyen, Cumhuriyet devrimlerinin birçoğunun kendisine karşı konumlandığı, diğer yandan -paradoksal gibi gözükse de- Diyanet İşleri ve imam hatipler gibi kurumların öğrettiği ve üzerine bina edildikleri inancın içeriğini oluşturan, Türkiye'deki siyasal İslam'ın kökenini dayandırdığı, Ankara Okulu gibi -üçüncü bölümde inceleyeceğimiz- İslamcı entelektüellerin inceleme ve eleştirilerinin merkezinde olan, toplumdaki etkin cemaat ve tarikatların ideolojisini oluşturan mezheptir.
Cumhuriyet merkezi, yukarıdan-aşağı değiştirici gücünü teleolojik zihniyeti rehberliğinde kullandı; feda edilenler ise demokrasi ve bireycilikti. Özü itibariyle Cumhuriyet, farklılıkların bileşimi olması gerekirken, bireyler aynılaşmaya zorlandı ve teleolojik zihniyetle belirlenen politikalarla “bugünler”, “aydınlık yarınlar” için feda edildi.
"Mutsuz bir halk yurdunu sevmez; hiçbir şeyi sevmez; bir cumhuriyet kurmak istiyorsanız, önce halkı kemirip bozan güvensizlik ve yoksulluktan kurtarmaya bakın..."
Sayfa 197
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.