Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BİR İSLÂM GENCİNİN KÜTÜPHANESİ;
Üstad Kadir Mısıroğlu’nun ”İslamcı Gençliğin El Kitabı” adlı eserinde genç okuyuculara tavsiye ettiği 100 kitabı istifadenize sunuyoruz. Hak Dini, Kur’ân Dili – Elmalılı Hamdi Yazır Riyazüssâlihin (Hadis) Risâle-i Nûr Külliyatı – Said Nursî
Sayfa 208 - sebil yayıneviKitabı okuyacak
Yavuz BAHADIROĞLU Anısı
Düşünün ki, bu "fikir”ler, ders kitaplarına serpiştirildi ve o dönemin çocuklarının beynine ekildi. Laiklik uğruna kelepçelendiğimde, on dört yaşındaydım. Köy evimiz basılmış, Osmanlıca öğrenirken karaladığım kâğıtlara el konmuş, “Bunları kim yazdı" diye soran jandarmaya, “Ben yazdım" deyince, kelepçelenmiştim. Oysa açıkçası
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
İnsanın Dört Hali
"Bil ki ; Yüce Allah 'ın insanı üzerlerine bina ettiği ve onlar vesilesiyle insanı tasarruf sahibi kıldığı halleri dört tanedir. Birincisi (ilk) on beş yaşına kadar olan haldir. İnsanın gençliği, çocukluğu, güzelliği parlaklığı ve kanın bedendeki egemenliği bu yıllardadır. İkinci hal on beş yaşından otuz beş yaşına kadar olan yirmi yıllık süredir.Bu halde acı safra bedene egemendir ve ona hakim olur.Bu hal (insanın) olabileceği en güçlü, en uyanık ve en hareketli halidir.Otuz beş yaşını tamamlayana kadar bu şekilde devam eder. Sonra üçüncü hale girer.Bu hal otuz beş yaşından altmış yaşına kadardır ve acı sevdanın egemenliğinde olur, en öz sözlü ve en dirayetli olduğu, en çok sır sakladığı, olaylara bakışının en iyi olduğu, akıbetlerini en iyi düşündüğü, en iyi şekilde idare et diye ve en iyi şekilde uyguladığı halidir. Sonra dördüncü hale girer. Bu halde balgam egemendir. Bu halet kalıcıdır, değişmez. O zaman yaşlılığa girmiş olur, gençlik elinden kaçmıştır, içgüdüsel olarak bildiği her şeyi unutur. Öyle olur ki insanın yanında uyuklar, uyku zamanında uyuyamaz, geçmişini hatırlar, konuştuklarını unutur, kendinden bahsetmeye çoğaltır, bedeninin suyu ve parlaklığı yok olur, tırnaklarını ve saçların büyümesi azalır, bedeni daima geriler ve yaşamı aksine döner. ~√~
Emirdağı memleketinde dört ay zarfında yalnız üç cuma gecesinde –biri Leyle-i Regaib, biri Leyle-i Mi'rac, biri de şaban-ı muazzamın birinci cuma gecesinde – rahmetin kesretli gelmesi ve Risale-i Nur'un da serbestiyetinin üç devresine tam tamına tevafuk etmesi; küre-i havaiyenin bir tebriği, bir müjdesidir ve Risale-i Nur'un da manevî bir rahmet ve yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir.
Mevcudiyetimizin hâmisi olan İslâmiyetten elini gevşetme, dört el ile sarıl; yoksa mahvolursun.
Resulullah (s.a.v.) in Sevban isminde bir kölesi vardı. Bir gün Resulullah (s.a.v.) in huzuruna geldi. Yüzünün rengi kaçmıştı. Ve bitkin bir hâli vardı. Resulullah Efendimiz: "Neyin var? Ey Sevban" diye sordu, Sevban buna cevaben: "Ne hastalığım, ne ağrım var. Hiç bir şeyim yok. Ey Allah'ın Resulü ancak seni görmediğim zamanlar benim sana karşı olan aşkım artıyor. Şiddetle bir yalnızlık duyuyorum. Sonra ahireti hatırlıyorum ve orada seni göremeyeceğimden korkuyorum. Çünkü sen Cennette diğer Peygamberlerle beraber yüksek makamlarda bulunacaksın. Ben Cennete girsem bile senin derecenden aşağı derecede bulunacağım için seni orada göremeyeceğimden korkuyorum Ya Resulallah!" dedi. Bunun üzerine şu ayet-i celile nazil oldu. وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَ ۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقاً ۜ "Ve her kim Allah (-u Tealâ) ya ve Peygambere itaat ederse işte onlar Allah (-u Tealân) ın kendilerine inam buyurmuş olduğu Nebiler, Sıddıklar, Şehidler ve Salih zatlar ile bera berdirler. Onlar ise ne güzel refikdirler." (Nisa Suresi:69) Ayet-i kerimede Allah-u Tealâ'ya ve resulüne itaat edenlerin şu dört sınıfla beraber olacakları bildiriliyor. 1. Peygamberler, 2. Sıddıklar, 3. Şehitler, 4. Salihler. Mevlâ Tealâ'nın en çok ikram ettiği bu dört sınıftır. Ya Erhamerrâhımin dünyada ve ahirette bizi bu dört sınıftan ayırma. Amin!
Reklam
Muazzam tefsir vesselam...
“'Öyle ise' dedi, 'Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.'” (A'raf suresi) Bu dört yön, şeytanın insana karşı kurduğu tuzakların niteliğini de haber verir: İblis insanlara önlerinden yanaşır; yani gelecek korkusuyla, ‘gelecek zaman’a dair endişe hesaplarla kaydırmaya çalışır. Arkalarından yanaşır ; yani geçmişe dönük hesaplarla, geçmişin bazı olaylarını insanın zindanı haline getirerek, geçmişte yaşadığı bazı olay ve durumlardan bir isyan ve küfür hali devşirerek insanı saptırmaya girişir. Solundan da yanaşır insana; yani nefsin önüne koyduğu küfrani cazibeler, zehirli ballar, haram lezzetler ile onu hak yoldan alıkoymak ister. Ve insana sağından da yanaşır; yani doğru ölçüleri yanlış bir surette tatbik ettirmek; hakikatin muvazenesini bozarak insanı istikametten alıkoymak suretinde de insanı saptırmaya çalışır. Bilhassa mü’minlerin dikkat etmesi gereken şeytan tuzakları, bu yön üzerinde kuruludur.
Sayfa 118Kitabı okudu
Hak bir olur; nasıl böyle dört ve oniki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir? Elcevab: Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır; şöyle ki: Birisine, hastalığının mizacına göre su ilâçtır, tıbben vâcibdir. Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır; tıbben ona haramdır. Diğer birisine, az zarar verir; tıbben ona mekruhtur. Diğer birisine, zararsız menfaat verir; tıbben ona sünnettir. Diğer birisine ne zarardır, ne menfaattir; âfiyetle içsin, tıbben ona mubahtır. İşte hak burada taaddüd etti. Beşi de haktır. Sen diyebilir misin ki: "Su yalnız ilâçtır, yalnız vâcibdir, başka hükmü yoktur."
Yirmi Yedinci Söz, Hâtime
Mesela, bir tek âyet iken yüz on dört defa tekerrür eden بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ cümlesi, Risale-i Nur'un On Dördüncü Lem'a'sında beyan edildiği gibi arşı ferşle bağlayan ve kâinatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir hakikattir ki milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç var. Değil yalnız ekmek gibi her gün, belki hava ve ziya gibi her dakika ona ihtiyaç ve iştiyak vardır.
İşte, ey Risale-i Nur şâkirdleri ve Kur'ân'ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insân-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saâdet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sâhil-i selâmet olan Dârü's-Selâma ümmet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz onbir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmak ile tesanüd ve ittihâd-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.
560 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.