Çoğu düşünür, uzun süre, insanla hayvanlar âlemi arasına aşılmaz bir duvar çekti. Kutsal Kitap'taki bir mitostan geliyordu bu yanılgı: Ona göre, insanı Tanrı "kendi suretinde" yaratmıştı. 19. yüzyılda Darwin, bu kurama karşı, insanın çok gelişmiş -insan benzeri- bir maymun türünden geldiğini ileri sürdü. Daha sonraki buluşlar bu düşünceyi doğruladı ve anlaşıldı ki, Üçüncü Zaman'ın sonlarında ya da Dördüncü Zaman'ın başlarında, gerçekten insan benzeri maymunlar yaşamıştı dünyamızda. İnsanın ataları bunlar olmalıydılar. Böylece Afrika'nın güneyinde, Australopithecus adı verilen çok gelişmiş maymunların kemikleri bulundu bolca. Bunlar, ağaçlı ya da yarı çöl bölgelerde, ayağa kalkarak yürüyor ve her boydan hayvan avlıyorlardı; saldırmak ya da kendilerini savunmak için, sopa ya da iri bir kemik parçası kullanıyorlardı...
Sayfa 10 - ÖnsözKitabı okudu
“Ondan sonra Simiadae, Yeni Dünya Maymunları ile Eski Dünya Maymunları diye iki büyük gövdeye ayrıldı. Çok daha sonraki bir dönemde ikinci gövdeden, evrim harikası ve yeryüzünün şan-ı şerefi insanoğlu türedi” Charles Darwin
Reklam
İnsanın maymundan geldiğini 1809'da ilk öne süren Fransız doğabilimci Jean-Baptiste Lamarck'ın kuramına göre, edinilen özellikler ( suda yürüyen kuşların bacaklarının uzaması gibi) sonraki nesle aktarılabilirdi. Darwin bu konuya temas etmeden çok önce Lamarck, insanın quadrumanal ( dört-elli) bir primattan türediğini tahmin etmisti:
Sayfa 65 - Metis BilimKitabı okudu
Kadınlar yüksek okulu ! Bu ne delilik böyle ! Kızlar bilmeye değer ne öğrenecek o dört duvar içinde ?
Sayfa 237 - Tübitak yayınlarıKitabı okudu
Olgular "kendi adlarına konuşmaz ," bir kuramın ışığında okunurlar.
Sayfa 169 - Tübitak yayınlarıKitabı okudu
Kehanette bulunan bir deliyle hiç olmazsa eğlenilir ; modası geçmiş bir geri kafalıyla ise ancak acınır.
Sayfa 168 - Tübitak yayınlarıKitabı okudu
Reklam
308 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.