"Yurdumuz bir bütündür" diyorum. "Neresi olursa olsun gidip çalışacağız. Gurbet filan diye kaytarmak olmaz. İnsanın kendi yurdu kendine gurbet mi olurmuş?"
Sayfa 12 - Remzi Kitabevi 4.Baskı 1979 / "Yeşil Kurbağalar"
Baykurt'un türettiği "Yangeldimcilik sözcüğünden Oblomav örneği
Bir garip âdem bu
Oblomov
Oblomov
.
Hamlet
Hamlet
gibi, Harpagon gibi,
Don Kişot
Don Kişot
gibi, dünya edebiyatının soluk alıp veren bir tipi. Soluk alıp veren bir tip ama, uyuşuk mu uyusuk, mıymıntı mı mıymıntı! Varlığı yokluğu bir. Olsa da olur, olmasa da... En sevdiği şey uyumak. Ne kadar uyursa uyusun, dokunmaz ona. Sabah olur, uyanamaz. Uyanır, kalkamaz. Yatakta gerneşir durur. Esner. "Yapacağım işleri düşüneyim..." der, bir parça düşünür bırakır. Tavandaki lekelere dalar. En sevdiği kahvaltısını getirirler, yatakta yapar. Başucunda bir masası vardır. Üstünde lambası. Lambasını akşamdan söndürmeden uyumuştur. "Birazdan söndüreyim" demiştir de unutuvermiştir.
Sayfa 39 - Remzi Kitabevi 4.Baskı 1979 / "Yangeldimcilik"
Reklam
Cemre
Taştan Usta cemreleri sayıyor: "İlkin havaya düşer ol mübarek! Yeddi gün havada kalır, yeddi gün sonra buza düşer! Yeddi gün buz da kalır, sonra toprağa..."
Sayfa 53 - Remzi Kitabevi 4.Baskı
Hoş bir latife
Musahipzade Celal
Musahipzade Celal
'in
Bir Kavuk Devrildi
Bir Kavuk Devrildi
adlı oyununu on dört yaşında, öğrenciyken görmüştüm enstitüde. Çok zaman geçti aradan, ama bir yeri var, hiç aklımdan çıkmaz: Sahnede bir kavuklu adam, ellerini önünde kovuşturmuş, baş parmaklarını birbiri etrafında durmadan döndürür. Bıkmadan usanmadan aynı hareketi yapar. Akıllı bir adam da kızar buna: "Yahu sen başka bir şey bilmez misin?" Kavuklu, gayet ciddi: "Biliriiim..." cevabını verir. "Yapsana!" der öteki. Parmaklarını tersine tersine döndürmeye başlar bu sefer bizimki.
Sayfa 56 - Remzi Kitabevi 4.Baskı
Ne diyor ozan? "Ayakların olsun da yürüme Gözlerin olsun da görme Dilin olsun da söyleme Düşün, Ne farkı var senden, Dağın taşın?"
Sayfa 182 - Remzi Kitabevi 4.Baskı "Yolumuzun Yokuşu"
İlkyazın en deli günleriydi. Bahar patlıyordu. Çiçeklenmiş dağlar, tepeler, birbirine eklenerek, uzayıp gidiyordu. Türkiye toprağı, ılık bir bahar içindeydi. Toprak yavaş yavaş uyanıyordu. Elbet bir gün insanlarımız da uyanacaktı. Uyanıp akla karayı ayırt edecekti. İçimden, "Yazıklar olsun seni sevmesini bilmeyenlere, ey gamlı ülke!" diye, koca Yakup Kadri gibi bağırmalar, haykırmaklar geliyordu. "Dağlar çiçek açar, Veysel dert açar" demiş Veysel. Çiçek açmış dağlara baktıkça, derdimin biri kapanıp biri açılıyordu.
Sayfa 158 - Remzi Kitabevi 4.Baskı "Çağlayan Köyü"
Reklam
471 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.