Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" İyi Kadınlar, İtaatli olan ve Allah`ın (kendilerini) korumasıyla kendileri de gizli olanı koruyanlardır." (Nisa:4)
SULTAN VAHİDEDDİN'İN DEVLETİ İÇİN ÇABALARI
SULTAN VAHİDEDDİN'İN MUSTAFA KEMAL PAŞA'YI VAZİFELENDİRMESİ Bu arada İngilizler, mütârekenin tatbikini yerinde teftiş etmek üzere Anadolu'ya bir müfettiş gönderilmesini istediler. Padişah bunu fırsat bilerek, İttihatçılarla arası açılmış bulunan ve kendisine gösterdiği sâdıkâne ve mültefit tavrıyla öne çıkan yâveri Mustafa Kemal Paşa'yı saraya
Sayfa 400Kitabı okudu
Reklam
Saltanatın kaldırılması
Anadolu'dan zafer haberleri geliyordu. Muzaffer Ankara artık başka otoritenin altında haraket etmeye pek niyetli değildi... Nihai zaferin kazanılmasından iki ay sonra Rıza Nur'un saltanatın kaldırılması hakkında Ankara'daki meclise verdiği kanun teklifi reddedildi. Bunun üzerine 1 Kasım 1922 günü Kemal Paşa, "Buradakiler bu oldu-bittiyi kabul ederse ne âlâ! Aksi taktirde bu iş yine olacak, ama ihtimal bazı kafalar kesilecektir," tehdit konuşmasını yapınca, muhalif mebuslar, "Biz hadiseyi başka zâviyeden mütâlaa ediyorduk, şimdi tenevvür ettik," dediler kanun sadece Lazistan Mebusu Ziya Hurşid'in muhalefetiyle kabul edildi(1926'da asılmıştır) Ankara'nın İstanbul'daki mümessili Re'fet Paşa, padişahı ziyaret ederek meclisin kararını bildirdi. Padişah," Saltanatsız hilafeti, ailemden kimsenin kabul etmeyeveğinden emin olabilirsiniz," cevabını verdi. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasıyla, 6 küsür asırlık bir devlet maziye gömülüyor, onun mirası üzerine yeni bir rejim kuruluyordu. Artık bir hükümdar bulunmadığına göre bu rejimin adı Cumhuriyer idi. O halde Cumhuriyet'in ilanı 29 Ekim deyil, 1 Kasım demektir...
Sayfa 402Kitabı okudu
SİZ NESİNİZ?
rivâyete göre Resûl-i Ekrem (s.a.v.), ashabına: "Siz nesiniz?" buyurdu. Ashâb: "Elhamdulillah, mü'miniz." dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "İmânınızın belirtisi nedir?" diye sordu. Ashâb: "Belaya sabreder, bolluğa şükreder ve kazaya rıza gösteririz. dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki, siz mü'minsiniz. buyurdu.
Sayfa 162
Alâmetlere dikkat çekmek isterim
~ Rasûl-i Ekrem Ensarın yanına gelince: “Siz gerçekten mü'minlerden misiniz?” Bütün ashab sustu. Hz.Ömer: “Evet Ey Allah'ın Rasûlü, biz mü'minlerdeniz.” Rasûl-i Ekrem: “İmanınızın alâmeti nedir?” Hz.Ömer: «Biz bollukta şükreder, darlıkta sabreder, Allah'ın kaza ve takdirine rıza gösteririz.» Allah'ın Rasûlü: “Kâbe'nin Rabb'ine yemin ederim ki siz gerçekten iman edenlerdensiniz.” ~
Sayfa 128 - Hazreti Atâ'nın İbn-i Abbas'tan rivayet ettiği bir hadis-i şeriftir.Kitabı okudu
Şükürdeki kusurunu bilmesi de yine şükürdür.
Tafsilât aramayip mutlak surette çoğunluğu kastedersen, sabrın şükürden efdal olduğunu söyleyebilirsin. Fakat hakikati murad ettiğin vakit durumu tafsilâtı ile anlatarak deriz ki: Sabrın dereceleri vardır. En küçük derecesi, hoşlanmamakla beraber şikâyeti terk etmektir. Bundan sonra rıza gelir. Bu, sabrın üstünde bir makamdır. Bundan sonra belâya şükür gelir ki, bu da rızànin üstündedir. Çünkü sabırda elem vardır. Rızâda ne elem, ne de ferahlık vardır. Fakat şükür ancak sevinip hoşlandığı şeyler için düşünülür. Şükrün de birçok dereceleri vardır. En üstün derecesini anlatmış olduk. Bunun aşağı dereceleri de şükre girer. Allahu Teâlâ'nın kuluna birbirini tâkip eder şekilde verdiği nimetlere karşı kulun utanç duyması da bir şükürdür. Şükürdeki kusurunu bilmesi de yine şükürdür. Şükrün azlığına özür dilemesi de bir şükürdür. Allahu Teàlâ'nın kendisine hilim ile muamele edip kusurlarını örttüğünü bilmesi de bir şükürdür. Nimetin, Allah'tan geldiğini itiraf etmesi de ayrı bir şükürdür. Şükür ödevini yerine getirmenin Allah'ın bir lütfü olduğunu bilmek de ayrı bir şükürdür. Nimetlere karşı alçak gönüllülük de bir şükürdür. Vasıtalara şükür de şükürdür. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "İnsanlara şükretmeyen Allah'a şükretmemiş olur." buyurmuştur.
Sayfa 428
Reklam
"Fatih Sultan Mehmed, sütunları kesip kubbeyi alçak düşürdüğü için mimara kızar. Mimar, İstanbul'da zelzele çok olduğu için kubbeyi alçak yaptığını söylerse de hükümdarın gazabını teskin edemez ve iki eli bileklerinden kesilir; mimar, mahkemeye müracaat ederek ellerinin diyetini ister. Kadı da padişahı mahkeme huzuruna davet eder, Sultan Mehmed feracesinin altına bir topuz gizleyerek kadının huzuruna çıkar; mimarın davasını dinleyen kadı: "Padişahım, kubbenin alçak düşmesi ibadete mâni değildir, senin taşın cevher dahi olsa kıymeti yine taştır, amma bu adam rızkını elleriyle tedarik etmektedir ve o ellerin kesilmesi şeran muvafık değildir, bundan böyle ona bakmak senin boynunun borcudur, eğer mimar diyet istemeyip kisâs isteseydi kisâs gerekirdi; kayd-ı hayat ile kendi malından günde bir akçe vereceksin!.." hükmünü verir. Padişah hükme rıza gösterir ve kadıya: 'Kadi efendi!.. Benim için padişahtır diye mimarın davasını reddetseydin başını şu topuzla ezecektim!" diye feracesinin altındaki silahı gösterir."
Sayfa 230Kitabı okudu
Resûl-i Ekrem'i ziyarete gelen bir kabile: Biz mü'miniz, dediklerinde, Resûl-i Ekrem : Îmânınızın alâmeti nedir? diye sordu. Onlar : Kazaya rıza gösterir, darlıkta sabreder, zenginlikte şükrederiz. Düşmanlarımıza bir felâket geldiği vakit onlara husumeti terkederiz, dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: Öyle iseniz yemeyeceğinizi toplamayın, oturmayacağınız meskenleri yapmayın, bırakıp gideceğiniz şeye göz dikmeyin, buyurdu.
Resul-i Ekrem, Zeyd b. Sabit'e öğrettiği uzunca bir duada da şöyle demiştir: 'Allahım! Senden, gerçekleşen kaza ve kaderinin sonucuna rıza göstermeyi bana nasip etmeni dilerim.'
Rasûlü Ekrem Efendimiz'e (s.a.s.) başvurmuşlar ve şöyle demişler: "Cennet göklerde yer genişliğinde olduğuna göre Cehennem nerede?" Rasûlü Ekrem Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlar: "Gün doğduğu zaman gece nerede?"
Sayfa 136 - Kitsan Basım YayınKitabı okudu
119 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.