Monsieur Maurice,
Amcanızın bana söyleyebileceği her şeyi çok iyi biliyorum, başıma gelenler hususunda vicdanımdan daha bilgili olamaz. Vicdan, insanda Tanrı'nın elçisidir. Octave'ın yanına dönmediğim müddetçe affımın olmayacağını biliyorum; dinin hükmü budur. Üstelik medeni hukukumuz da beni ne pahasına olsun ona itaat etmeye mahkûm
"Hak Teâlâ, yeryüzünde hikmetiyle renksiz, dumansız ve hararetsiz ateşten Cân'ı yarattı, adını Maric koydu. Sonra karısını yarattı, ona da Marice adını verdi. Onların izdivacından Cin taifesi üremiştir. İblis, bunlardandır. Zamanla bu Cin taifesi öyle çoğalmış ki yeryüzünü doldurmuş. Onların asıl sureti insanlarınkine benzer. Fakat bedenleri, meleklerinki gibi latif olduğu için diledikleri şekillere girerler. Nihayet dünyaya sığamayacak kadar çoğalan cinler, Allah'ın emriyle dünya semasına çıkmış ve orada yaşamaya başlamışlar. Bütün Cinler, gece gündüz Allah'a ibadet eder, emirlerine asla karşı gelmezler. Fakat 7 bin sene sonra, cinlerin yeryüzünde kalanları kötülük yapmaya ve kan dökmeye başladılar, ibadeti terk edip Allah'a isyan ettiler. Cenab-ı Allah'ın her yüzyılda bir kendilerine gönderdiği Peygamberi öldürdüler. Böylece 12 bin senede 120 Peygamberi katlettiler."
Sayfa 41 - Erzurum Araştırma YayıncılıkKitabı okuyor
"Görüyorsun ya, Maurice; seni kucaklamak için kollarımı bile açamıyorum."
"Önemi yok. Peki ama sana ne yaptılar, Küçüğüm?"
"Kalpsiz büyüklerin yaptıkları şeylerden. Ben ufacık bir saçmalık ediyorum ve bir yığın ceza alıyorum."
"Cesaret. Bu da geçecek. İlk gece hep çok ağırdır. Sonra yavaş yavaş alışacaksın."
Gece bile, zaman bile, aşağılanmış ve yabani bir halde içlerinde bocalayıp durduğu girişimleri -hep aynılarını- ara vermeksizin ona yeni baştan yaptıran zaman bile, hatasını artırıyordu.