Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yirmi, yüz, bin türlü Marksizm vardır. Marx, çok şey söylemiştir ve İncil’de olduğu gibi, onun eserlerinde de herhangi bir fikri doğrulayan şeyleri bulmak çok kolaydır
Aroua’nın ifadesiyle; <Bir elimizde Marx, bir elimizde Kur’an> “Sloganı muhtemelen ne Kur’an ne de Marxı tanımayanların işidir. Marksistlerin bu noktadaki bütün taktiklerine rağmen, insanı Allah’ın yarattığı kul telakki eden sistemle, Allah’ın insanın yarattığı iddia eden düşüncenin birleştirilmesi mümkün değildir.”
Reklam
- " (…) Marksizm insanı devlete karşı esir eder. Kapitalizm ise, sermayeye karşı. İslâm ise insana onurunu iade eder..."
Rebeze Kitaplığı
Muhafazakar düşünce içerisinde uzunca bir süre, modernitenin doğal bir sonucu olarak görülen ve bütün eski toplumsal ilişki biçimlerini adeta buharlaştıran kapitalizm karşıtı bir damar mevcut oldu. Kapitalizmin muhafazakar eleştirisindeki başat ögeler ise, Marksizm/sosyalizmden farklı olarak sömürü ya da yabancılaşma değil, maddenin maneviyat karşısında kazandığı üstünlük ve "eski güzel günler"in kaybolup gitmesiydi. Kapitalizm, dini, geleneği ve aileyi süratle tahrip etmekte, Marx ve Engels'in Komünist Manifesto' da kullandıkları tabirle, "katı olan her şey çözülmekte"ydi. Nisbet'in sözleriyle; "Fransız Devrimi ve Aydınlanma kadar, esas olarak İngiltere' de sahneye çıkan yeni ekonomik yaşam biçimleri de, Burke, Bonald, Hegel ve Donoso Y Cortes gibi düşünürlerin koyu gelenekselciliğine aykırı düşüyordu. istikrarlı, köklü ve hiyerarşik bir toplumun havarileri, insanı -aile, köy ve kiliseyle başlayan ama toplumsal sınıf ve diğer küçük bir araya gelme biçimlerini de içeren- ilksel toplumsal bağlamlardan ayırma eğilimi gösteren bütün bireycilik biçimlerinin düşmanı olarak muhafazakarın yalnızca fabrika sistem ine değil, 19. yüzyılın başında Bat ı toplumunun fazlasıyla dönüştürdüğü görülebilen yeni ekonomik düzenin -toplumsal düzendeki eski statü ve otorite esaslarının yerine giderek para, kredi, hisse senedi ve genellikle parasal konumun geçmesi gibi- diğer dışavurumlarına da olumsuz bakmaları belki kaçınılmazdı." (Nisbet, 1 990: 1 04)
Komünizmin çöküşünün ideolojik yansımaları derin ve geniş ölçekli olmuştur ve birçok açıdan devam etmektedir. En açık biçimde etkilenen ideoloji sosyalizm olmuştur. Devrimci sosyalizmin, özellikle de Sovyet tipi Marksist-Leninist biçimi altında, hem merkezi planlamanın başarısızlıkları yüzünden ve hem de sistemin devlet otoriteryenizmi ile olan ilişkisi nedeniyle harcanıp bitmiş bir güç olduğu açığa çıkmıştır. Ancak, demokratik sosyalizm de etkilenmiştir, bazılarının tezine göre ise telafi edilemez biçimde bozulmuştur. Özellikle, demokratik sosyalistler 'tepeden aşağıya' denetime olan inancı kaybetmişler ve zenginliğin geliştirilmesindeki güvenilir tek aracın piyasa olduğunu kabul etme noktasına gelmişlerdir. Komünizmin çöküşü ve genel olarak sosyalizmden kaçış yeni ideolojik güçlere fırsat sağlamıştır. Bunlar arasında önde gelenler, komünizm sonrası devletlerin birçoğunda Marksizm-Leninizmin yerine geçen başlıca ideoloji olarak milliyetçilik, özellikle de etnik milliyetçilik ile muhtelif biçimleriyle, gelişmekte olan dünyada derinlemesine etkili olan dini köktencilik olmuştur. (...) Samuel Huntington'ın tezine göre, kapitalizm ile sosyalizm arasındaki ideolojik muharebe yerini içindeki en önemli bölünmenin İslam ile Batı arasında olduğu 'medeniyetler çatışması'na bırakmıştır.
Islah hareketi ilk olarak Cemaleddin Afgani tarafından hem dış sömürgecilere hem de içerdeki zillet ve baskıya karşı başlatılmıştır. Dönemin olaylarından dolayı Reşid Rıza ile başlayan selefi hareket devamında köktenci bir tutum almıştır. Islah hareketi böylece keskinliğini yitirmiştir. İlerleyen dönemlerde Ihvan-ı Müslimin hareketi, Afgani’nin rüyasını gerçekleştirmek ve ıslah projesini hayata geçirecek kitlesel bir devrim yapmak üzere kurulmuştur. Ardından Mısır’da 1952 yılında Hür Subaylar adı verilen grup tarafından milli devrim gerçekleştirilmiştir. Bunun üzerine devrimin oluşturduğu yeni elit tabakası ile Ihvan-ı Müslimin’in halkçı güçleri arasında egemenlik kavgası başlamıştır. Bunu Mart 1954 trajedisi takip etmiş ve Ihvan-ı Müslimin kaybetmiştir. Mensupları hapislere atılmış, ağır işkencelere maruz kalmışlardı. Bu gelişmeler neticesinde, zamanında İslam’da Sosyal Adalet, İslam ve Kapitalizm Savaşı, İslam ve Dünya Barışı gibi eserlerin müellifi olan Seyyid Kutub artık Yoldaki İşaretler’in yazarı olan Seyyid Kutub’a dönüşmüştü. Ihvan-ı Müslimin’in başına gelen bu olayların ardından zindanlarda; laiklilik, liberalizm, sosyalizm, Marksizm, milliyetçilik ve diğer tüm ideolojileri kökten reddeden öfkeli ve intikamcı bir İslami hareket ortaya çıkmıştı. Artık bu hareket her şeyi yıkıp yeniden inşa etmek istiyordu
Reklam
Kapitalizm ve sosyalizm
Kapitalizm ve sosyalizmin katıksız biçimleri artık hiçbir yerde yoktur 2. Dünya Savaşı sonrasında hızlı cereyan eden gelişme onları arkada, uzakta bıraktı. Sadece, giderek ilim olmaktan çok siyasetin hizmetçisi olmaya başlayan Marksizm'in taşlaşmış siyasi ekonomisi, dünyada son elli sene içinde hiçbir şey değişmemiş gibi, eski kanaatleri tekrarlamaya devam etmektedir.
27 öğeden 21 ile 27 arasındakiler gösteriliyor.