“Tabi hayvan deyince her türlüsü girer içine! Kaplumbağalar da hayvandır! Kırda giderken bir kaplumba gördünüz değil mi; sakın onu ters çevirmeyin! Hayvanlara eziyet edenler, kaplumbağaları ters çevirenler kötü insanlardır! Siz çevirmeyin!”
+625
“Bir daha dünyaya gelirsem, böyle susuz köye gelmem. Gözümü açar sulak bir köy ararım. Bulamazsam vazgeçerim gelmekten!”
Reklam
Merdin yakası namerdin eline geçmiştir.
Anadolu kadını
Cennet kadın yanı sıra yürüyor. Kır Abbas nereye giderse gidecek gibi; o durursa duruyor yürürse yürüyor. Belki altmış, belki yetmiş yıl önce Tozak'ta doğmuş; altmış yetmiş yıldır kâh yeni doğmuş taylar gibi koşarak kâh üç örgülü saçını döşüne döküp Cennet kuyusundan, körelmeden önce Ümmet kuyusundan sular çekerek, doldurduğu tuluğu sırtına vurup, şu karşıki evlerden önce birinin, sonra ötekinin kapısına taşıyarak; bir yıl Tozak kırında, bir yıl Avşar yolunda dört büklüm orak biçerek ; yırtık yamayarak, sökük dikerek; düğün olmuşsa halay çekerek, sel gelmişse çırpınıp ağlayarak; uzun askerlik yıllarını, savaşları, seferberlikleri bu "yıkılası" damların altında uykusu gelmeyen bir kumru kuşu gibi bekleyerek, kocasının kendisi mi, künyesi mi gelecek bilmeyerek; kendisi geldiği yıldan beri de hep onun yanı sıra yürüyerek; doğurduklarını büyüten, büyüttüklerini uçurup komşu evlere konduran; bir gün bile işten kalmadan, bir gün bile beş dakika fazla uyumadan, bir gün bile beş dakika "hülya" kurmadan, bir gün bile güneşten arkaya kalmadan, köyden dışarı bir kez bile adım atmadan, erkeklerin Yüzbir'de duran otobüslere, minibüslere binip gittiği kasabaya bir kez bile gitmeden ; hep aynı aşları pişirip aynı ekmekleri ederek; azarlanınca susan, sevilince utanan, küsülünce barışmam deyip yükünü yücelere yığmadan; şu dağ yelleri gibi kâh esen kâh tozan, günü gününe uymayan Kır Abbas'ın yanı sıra, böyle sabırla, böyle sessiz, geride kalmadan yürüyüp geldi.
Şafak sökmeyecek mi yoksa? Ah, bir gün, bir tek gün sökmese de kana kana uyusa! İliğine, kemiğine kadar, dişine, tırnağına kadar dinlense! Uyusa, uyusa…
"Dill, bu tür şeyleri düşünmek gerek," dedi Jem. "Biraz düşüneyim... Tıpkı bir kaplumbağayı kabuğundan çıkarmak gibi bir şey bu..." "Nasıl yani?" dedi Dill. "Bir kibrit çakıp altına tutman gerekir." Jem'e Radley'lerin Evi'ni yakarsa, onu Atticus'a şikâyet edeceğimi söyledim. Dill bir kaplumbağanın altına bir kibrit tutmanın korkunç bir şey olduğunu söyledi. "Korkunç bir şey değil, sadece onu kabuğundan çıkmaya zorlar. Onu alevlerin arasına atmazsın ki," dedi Jem hışımla. "Bir kibritin onu incitmeyeceğini nerden biliyorsun?" "Kaplumbağalar bir şey hissetmezler, şapşal," dedi Jem. "Sen hiç bir kaplumbağa oldun mu ki?"
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.