Mal mülk peşinde koşarak Kârun gibi yaşamanın adına hikmet diyorlar şimdi. O kadar ki, lokma peşinde koşarken Lokman Hekim'in öğütleri unutulmuş gitmiş.
Karun'un hazinesi, İskender'in kudreti; yetti mi gidermeye, o içsel sefaleti? Bir şans daha olsaydı, seçer miydi birisi; yaşamayı bir daha, bu parlak esareti?
Bu yüzden ayrılırken, gözü açık nicesi...
Olmadı 'sahip olmak', mutluluk vesilesi...
Geçen her gün, kıldan ince ve kılıçtan keskin bir hesap gününe doğru akıyordu; gelecek o gün, terazisi şaşmayan bir gündü ve hemcinsinin boynuzundan burada korkan bir koyun bile orada boynuzlusundan hakkını alacaktı.
Böylesine muhkem bir mahkeme-i kübra, bu kadar hassas bir ma'dele-i ulya varsa -ki vardı- kimin kimde hakkı kalabilirdi ki!
Öyleyse Ebu Cehillerin üç günlük havasına aldanmamak gerekiyordu! Ebu Leheb'in izzetli duruşuna, Ümmü Cemil'in tepeden bakışına takılmaya da gerek yoktu; adalet-i ilahiyenin tam tecelli edeceği günün akabinde gidecekleri yer şimdiden belliydi!
Bir kısım yüzlerin zift karası kesileceği gün dolunay misali ağarmak varken Nemrutluğun ne alemi vardı!
Hem, yarınlarda ebedi "müflis" damgasını yedikten sonra bugün Karun olsan ne yazar!
Uyusa da Utbeler, uyumayan bir Deyyan var!
Bugün bir nebze canı yansa da Ammar'ın, rahmetiyle başını okşayan bir Rahman var!
Mizan var!
Sırat var!
Hesap var!
Kitap var!
Mal mülk peşinde kosarak Karun gibi yaşamanın adina hikmet diyorlar şimdi. O kadar ki, lokma peşinde kosarken Lokman Hekim'in öğütleri unutulup gitmiş. ..
Allah size saraylar, kaşaneler versin de o saraylarda bir fakir kul gibi yaşayın! Çünkü insanoğlu dünyada fakirden de fakirdir ve fakirlik idrakiyle kulluğunu devam ettirdikçe eşref-i mahlukattır. Oysa fakirliğini terk edip zenginliği elde ettiği ve içselleştirdiği zaman Karun veya Nemrut olma tehlikesi vardır.