1699 yılındaki Karlofça Antlaşması ile Osmanlılar, ilk defa, Avrupa'nın merkezinde uzun zamandır ellerinde tuttukları sınırları terk etmeye mecbur kaldı­lar. Bundan sonra, Osmanlı İmparatorluğu ciddi bir askerî tehdit değil, zayıf ve savunma pozisyonundaki bir devletti... 18. yüz­ yılda saldırgan Avrupa devletleri, özellikle Rusya ve Avusturya, Osmanlı yönetimindeki topraklara tecavüz etmeye başladı. Bu tarihlerde ilk defa imparatorluğun bölünmesi veya parçalanması hayali mümkün olmaya başladı.
Son olarak, Osmanlılar da 1877'de ilk anayasa denemesinde başarısız oldularsa bu, Kanun-i Esasi'ye göre Meclis'in hükümdarı denetleyememesinin bir sonucuydu. Sultana Meclis'i lağvetme yetkisi vermesi ölümcül bir hata değilse neydi?
Sayfa 242 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Ama bugün İstanbul deyince hangi insana sorarsanız sorun hemen minare gelir akıllara. Neden? Çünkü Osmanlılar bu şehri aldıktan sonra her yükseltiye bir cami inşa etmişler. Bunu bilerek yapmışlar. Böylece şehrin silueti tamamen değişmiş, daha doğrusu şehir bir siluete sahip olmuş. Bu siluet kubbe ve minaredir. Bu yüzden, hemen 1453 değilse bile çok kısa bir süre sonra herkes İstanbul eşittir minare der.
Bayezid'in babası II. Mehmed'inkinden ziyade dedesi II. Murad'ınkine benzeyen düzenli idaresi ona babasının "Fatih" lakabının aksine 'Adli', "Kanuna Riayet Eden" lakabını kazandırmıştı. Bayezid'in pasifist siyasetini hor gören oğlu "Acımasız" I. Selim (Yavuz) yeniçerilerin desteği- ni kazandı ve 1512 yılının Nisan ayında babasını tahttan indirdi. Büyük askeri seferler yaparak 1514 yılında İran Safavilerini mağlup etti ve 1516-1517 yılında Memlük Devletini yıktı ve Doğu Anadolu, Suriye, Mısır ve Hicaz'ı ilhâk ederek imparatorluğun topraklarını ikiye katladı. Böylece kutsal Mekke ve Medine şehirlerinin hamisi olarak öne çıktı ve amirali Selman'a 1517 yılında Cidde'yi bir Portekiz filosuna karşı müdafaa etmek görevini verdi..
Sayfa 176 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı şehzadelerinin tahta geçme mücadeleleri ve Anadolu'da 1511 yılında Türkmen Kızılbaşların korkunç bir ayaklanmasıyla felçli hale gelen altmış dört yaşındaki sultan II. Bayezid rakip devletlerden hiç birinin bir haçlı seferini başlatacak kadar güçlü bir şekilde ortaya çıkmasına meydan vermeyerek Avrupa'da bir barış siyaseti takip etmek zorundaydı. İran şahı İsmail doğu hudutlarını tehdit ediyordu ve güçlü bir sufi tarikatın manevi lideri olarak Türkmen ayaklanmasının patlak vermesine yardım etmişti. Böylece Bayezid tamamen imparatorluğu müdafaa etmek ve onun ticari ve iktisadi gücünü geliştirmekle meşguldü. Ege'de ve Doğu Akdeniz'de Osmanlı deniz gücünü tesis ettikten sonra nihayet Berberistan korsanları olacak olan denizci gazileri göndererek İspanya'daki "Moriskolar ile Kuzey Afrika'daki Müslümanları İspanyol saldırılarına karşı destekliyordu..
Sayfa 175 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Osmanlılar ile Venedikliler arasında barış antlaşmasının yapılması papanın ve Hıristiyan dünyasının geri kalan kısmının hoşnutsuzluğuyla karşılandı. Venedik olmaksızın haçlı seferi sürdürülemezdi. Papa II. Julius'un (1503-1513) çabalarına rağmen Venedik sultanla olan barışa sadık kaldı..
Sayfa 174 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.