"En hayırlı kadın odur ki kocası kendisine baktığı zaman yüreğine serinlik gelip hoşnut olan, emrettiği zaman kocasına itaat eden, kendisini arzuladığı zaman kocasını rencide etmeyip ona karşı direnmeyen, kocasının kendisine emanet ettiği malları, onun onaylamadığı şekilde harcamayan kadındır.” Bu rivayette dikkatimizi çekmesi gereken en önemli husus şu ki Efendimiz (sas), sâliha kadın denince en başa kocasını mutlu eden kadını koydu. Çok güzel, çok bilen, çok okuyan, çok temizlik yapan veya çok güzel yemekler yapan kadın demedi. İçten bir tebessümün tüm bu meziyetlerin önünde bir meziyet olduğunu bizlere öğretti. Basit gibi duran ama bugün maalesef sevdiklerimizden çokça esirgediğimiz bir nimettir tebessüm...
Sayfa 157
Âyette sâliha kadını anlatan iki temel kavram var: İtaat ve iffet. Bunları konuşmak zordur. Hatta maalesef itaat meselesini gündemimizden tamamen çıkarmış durumdayız. Modernizmin baskısı altında olduğumuz bir zeminde bu tarz meseleleri konuşmaya korkar hâle geldik. İtaat meselesi dikkate alınmadığı için de aile meselesinde çatlaklar oluşuyor. Çocuklara bu bilinç verilmiyor. Kızlarımızın önüne güzel anne olmak konulmuyor. Hâl böyle olunca altı ay evli kalıp boşanma noktasına gelen bireylerle karşılaşıyoruz. Neden? Çünkü aldığı terbiyede beklentisinin sınırı yok. Evliliği bambaşka bir şey olarak düşünüyor.
Sayfa 156 - Bahsi geçen ayet [Nisâ, 4/34]
Reklam
Şa'bi'nin bildirdiğine göre Şureyh, Ömer'e bir mektup yazıp kadılık konusunda bazı konuları sordu. Ömer de cevaben ona şöyle yazdı: "ALLAH'ın Kitab'ındaki hükümlere göre hüküm ver. Konu hakkında ALLAH'ın kitabında herhangi bir hüküm bulamadığın zaman Resulullah'ın sünnetine göre hüküm ver. Şayet ne ALLAH'ıb Kitab'ında, ne de Resulullah'ın sünnetinde bu yönde bir hüküm yoksa salih kişilerin bu konuda verdikleri hükümlere dayanarak hüküm ver. Şayet ALLAH'ın Kitabında ve Resulullah'ın sünnetinde bu yönde bir hüküm yoksa, salih kişiler de bu konuda hiç hüküm vermemişlerse, istersen kendi içtihadınla hüküm ver, istersen de hüküm vermekten kaçın. Böylesi bir durumda hüküm vermekten kaçınman da senin için daha hayırlıdır. ALLAH'ın selamı üzerine olsun."
Muvazene
Dünya ve Âhiret muvâzenesini yitiren çağımız kadını, her nevi başarısızlıkta ya da musibette kendini psikiyatrist desteğine mahkûm hissediyor. Çünkü aile ve okul ona sadece dünyayı anlattı ve bu yüzden o da dünyalık bir şey kazandığında sevindi, kaybettiğinde üzüldü. "Amel-i salih"e, bir seminer programından alınan belge kadar önem vermedi. Bir mesleğe giriş sınavını kaybettiğinde hayatın bittiğini düşünecek kadar karamsar oldu. Dengesi bozuldu. Sonra ebeveyni yollara düştü, doktor doktor dolaştı fakat kıymet ölçüsü müstakîm olmadığından çâre bulamadı.
Küçük olsun büyük olsun, toplum tarafından engellenmeye çalışılmayan günahlar Allah'ın azabını hak etmektedir. Bu gelecek azap sadece günahı işleyenlere değil; mü'min erkek ve kadın, salih erkek ve saliha kadın herkesi kapsayacaktır.
Sayfa 191 - Tahlil yayınlarıKitabı okudu
Son olarak... Emine Kadın, Saliha Hanım,Hacıbaba ve Ayşe Kadın'ın bu hadiseyi duyduktan zaman ne hale geldiği; Saliha Hanım'ın ağlaya ağlaya iki gözünün kör olduğu;Emine kadın'ın bu acıya dayanamayıp bir hafta içinde üzüntüden öldüğü enine boyuna anlatılacak olsa, sanırım gönüller dayanmaz. Hem zaten bu kitabın ismi "Felaketname" değil ki...
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.