Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tüm kişiliğimi tanımlayan o alıntı
Yaşama teslim olursam, yok olurum. En azından ruhumda bir sanat eseri olmak istiyorum çünkü bedenimde böyle olamam. Bu nedenle kendimi sessiz bir yalnızlıkta yonttum ve serin hava ve doğrudan gelen ışığın girmediği bir seraya koydum yapaylığımın anlamsız çiçeğinin gizli bir güzellikte açacağı bir yer.
Sanat eseri, bizi bütünüyle gerçekliğe yaymak suretiyle bir nevî özetler ve bütün varlığımızın kurtuluşunu sağlar.
Reklam
Gelecekteki kocam:
—Hele karım!.. Bir tutkudur onda edebiyat! Edebiyat ve sanat!
Sayfa 660Kitabı okudu
Bir roman, yazılmadan evvel, gerçekleşmesine ait sayısız imkânlar arasından, yalnız mevzuun esas çizgilerine ait olanı tasarlamak imkânını verir. Roman yazılırken, romancı, romanının hayatına ait sayısız gerçekleşme imkânlarından birini tercih hürriyetini muhafaza eder. Yaratmanın şartı bu hürriyettir. Romanın (romandaki hayatın) bütün şanslarını ve imkânlarını, yazılmadan evvel donduran bir plan bu hürriyeti yok etmiştir. Romanın hayatını jeometrik bir kalıp haline getirir ve sun'îleştirir.
İnsanın kendi kendisiyle tezatlarına ve deruni vak'alarına lâkayt kalan Türk Romanı için ekseriya kahraman vukuat çıkaran adam demektir. İnsan ruhunu büyük bir hareket halinde tecelli etmedikçe göremeyen romancı için tek bir adamın hayatındaki şahsiyet krizlerini ve büyük derunî faciaları anlamaya da imkân yoktur.
Okuyucu bilir mi ki hayran olduğu romanın teşekkülü vakıasında kendisinin de büyük bir tesir payı vardır? Gerçi roman, onun eline varmadan çok evvel ve onun hiç haberi olmadan, romancının muhayyilesinde teşekküle başlamış, kâğıt üstünde son şeklini almıştır; gerçi kereste haline gelmiş bir ağacın büyümesi hadisesinde kereste müşterisinin hiç bir tesiri yoktur. Fakat romanla okuyucu arasındaki gizli münasebet, daha ziyade, ağaçla havadaki oksijen zerreleri arasındakini andırır. Okuyucunun mensup olduğu seviye grubundan gelen sosyal tesir atomları, daha romanını tasarlamağa başlarken romancıyı kuşatır. Çok defa bundan ikisinin de haberi yoktur. Okuyucu da, romancı da bilmez ki, aralarındaki belirsiz münasebetin mahsûlü olan romanın değeri ikisinin de sahip oldukları kıymetlerin ortalamasına müsavidir. Yahut bitişik kaplardaki mayi kanununu andıran bir hizalaşma zaruretiyle, romanın seviyesini romancının ve okuyucunun seviyeleri beraber tayin ederler.
Reklam
Bir buçuk asırdanberi hızlı bir gelişme halinde hikâye san'atının bütün inceliklerini kazandıktan başka felsefeyi ve psikolojiyi de kendi müşahede ve izah sistemi içine alan roman, çatlak veya düzgün, çarpık veya doğru, fert ruhunun olduğu kadar cemiyetin de aynasıdır. San'atın ve romanın cemiyetten ayrıldığı doğru değildir; bilakis bunlar ve bilhassa roman, çözülüş halinde bulunan cemiyetlerin fert iştahlarına bölündüğünü gösteriyorsa, bütün sosyologların gözlerini dört açtıracak unsurlar ve misaller veriyor demektir.
sanatçı, toplumu her bakımdan daha yüksek merhaleye taşımak için, akışı hızlandırmak borcundadır. Dahası böyle­si bir tavır almakla, sanatçı kendini tarihin ve tabiatın inkılapçı ruhunu da bağlamış olacaktır; yani tarihsel ve doğal olanla uyum içinde olacaktır. Zaten büyük sanat eserlerini sahtelerinden ayıran bu ileriye doğru akıştır;
Hece dergisiKitabı okuyor
Geçici bir furyayı arkasına alıp yolunu şaşırmış bir kitle tarafından övgülere boğulduklarında bile sahte tanrılara karşı savaşmak, edebiyat ve sanat hareketine göz kulak olmakla mükellef herkesin görevidir.
Sayfa 146Kitabı okudu
Soluğu çekiyor beni, sanki çaresiz bir buharmışım gibi, her şey dağılıyor onunla benden başka, Kayboluyor ortadan kitaplar, sanat, din, zaman, görünen ve somut dünya, cennetten beklenen ve cehennemde korkulan .
Sayfa 11 - Türkiye iş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.