“Peki kim savaştan korkuyor? Bir başka deyişle, kim bombalardan ve makineli tüfeklerden korkuyor? “Sen!” diyorsunuz. Doğru, ben korkuyorum; onları görmüş olan herkes korkar. Fakat asıl önemli olan savaş değil, savaştan sonrası. İçine batacağımız dünya; nefret dünyası, slogan dünyası. Paramiliter üniformalar, dikenli teller, kauçuk coplar. Ampullerin gece gündüz yandığı gizli hücreler, sizi uykunuzda izleyen dedektifler. Geçit törenleri, üstünde devasa yüzlerin olduğu posterler ve sağır olana, ona sahiden taptıklarına inanana kadar Lider’e tezahürat yapan milyonlarca kişilik kalabalık…”
Alzheimer
"Çok güzelsin," dedi Alice. "Sana baktığımda kim olduğunu bilememekten çok korkuyorum." "Bence bir gün kim olduğumu bilemesen bile, seni sevdiğimi bileceksin." "Ya seni gördüğümde kızım olduğunu, beni sevdiğini bilmezsem?" "O zaman sana seni sevdiğimi söylerim, sen de bana inanırsın." Bu Alice'in hoşuna gitti. Ama ben onu hep sevecek miyim? Ona duyduğum sevgi kafamda mı, yoksa kalbimde mi? İçindeki bilim adamı, duyguların kompleks limbik beyin devrelerinden kaynaklandığına, onun kafasında şu anda, kimsenin sağ kalamadığı bir savaşta siper almış olan devrelerden kaynaklandığına inanıyordu. İçindeki anneyse kızına duyduğu sevginin aklındaki savaştan uzak olduğuna, kalbinde yaşadığına inanıyordu.
Sayfa 257Kitabı okudu
Reklam
Savaş! Yine savaşı düşünmeye başladım. Fazla kalmadı, orası kesin. Pekii kim savaştan korkuyor? Bir başka deyişle, kim bombalardan ve makineli tüfeklerden korkuyor ? “Sen” diyorsunuz. Doğru, ben korkuyorum; onları görmüş olan herkes korkar. Fakat asıl önemli olan savaş değil, savaştan sonrası. İçine batacağımız dünya; nefret dünyası, slogan dünyası. Paramiliter üniformalar, dikenli teller, kauçuk coplar. Ampüllerin gece gündüz yandığı gizli hücreler, sizi uykunuzda izleyen dedektifler. Geçit törenleri, üstünde devasa yüzlerin olduğu posterler ve sağır olana, ona sahiden taptıklarına inanana kadar liderlere tezahürat yapan milyonlarca kişilik kalabalık- ama bu arada, içten içe ondan kusacak kadar nefret ediyorlar.
Biz ikimiz ağlamazdık. Bizim gözyaşı alabileceğimiz bir yerimiz yoktu. — Gerçekten deli olduğunuz doğru mu, Ferdinand? diye sordu bana, bir Perşembe günü. — Öyleyim! diye itiraf ettim. — O halde, burada sizi tedavi edecekler, değil mi? — Korkunun tedavisi yoktur, Lola. — O kadar çok mu korkuyorsunuz? — Sandığınızdan da fazla, Lola, düşünün, o kadar korkuyorum ki, eğer olur da kendime ait doğal bir nedenle ölürsem, ileride, cesedimin yakılmasını bile asla istemem! Bıraksınlar beni toprakta, mezarlıkta çürüyeyim, rahat rahat, oracıkta, belki de yeniden yaşama dönmeye hazır biçimde... Belli mi olur! Oysa beni yakıp küle çevirseler, Lola, anlıyor musunuz, o zaman her şey bitmiş olacak, iş işten geçmiş olacak... Bir iskelet, ne de olsa, az çok insana benzer yine de... Küllere kıyasla her zaman için yeniden canlanmaya daha yatkındır... Küle döndün mü iş biter!.. Öyle değil mi?.. Hal böyleyken, hele savaştan hiç söz etmeyelim...
Korkunun tedavisi yoktur, Lola. — O kadar çok mu korkuyorsunuz? — Sandığınızdan da fazla, Lola, düşünün, o kadar korkuyorum ki, eğer olur da kendime ait doğal bir nedenle ölürsem, ileride, cesedimin yakılmasını bile asla istemem! Bıraksınlar beni toprakta, mezarlıkta çürüyeyim, rahat rahat, oracıkta, belki de yeniden yaşama dönmeye hazır biçimde... Belli mi olur! Oysa beni yakıp küle çevirseler, Lola, anlıyor musunuz, o zaman her şey bitmiş olacak, iş işten geçmiş olacak... Bir iskelet, ne de olsa, az çok insana benzer yine de... Küllere kıyasla her zaman için yeniden canlanmaya daha yatkındır... Küle döndün mü iş biter!.. Öyle değil mi?.. Hal böyleyken, hele savaştan hiç söz etmeyelim...
Sayfa 150Kitabı okudu
Bana sadece bir ışık lazım bir ışık diyorum ama savaştan kaçan bir asker gibiyim. Korkuyorum, heyecanlıyım ve cesaretim yok.
Sayfa 264Kitabı okudu
Reklam
53 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.