Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kıskandım onu. Edison'u Bedrettin'i, Spartaküs'ü kıskandığım gibi kıskandım. Yüzde yüz yaşamak dediğim bu, canım. Tabi kıskandığım onların ne eserleri ne kendileri! Klasik deyimle ruhlarını kıskanıyorum. Yaşamaya haysiyetli bir anlam kazandıran çabalarını...
Dünyanın bütün Kızılderelileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça bende ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...
Reklam
Ve son zamanlarda, Tanrımızın, Hazreti İsa efendimizin çektiği çilenin tarihte kanıtı olmadığını ileri süren birtakım tarihçiler türediğini anımsadım. Bunlar ne akılsız kişiler! Tarih on milyon kişinin çarmıhta can verdiğini yazarken, bunlar tutup bir İsa'nın ve bir çarmıha germe olayının kanıtını arıyorlar. Dün, ben ve benden olanlar birer zincirli köleydik. İki bin yıl önce de, halkını zincirlerini kırmaya, ayaklanmaya ve özgürlüklerini elde etmeye yönelten Spartaküs adında öfkeli bir köle vardı. Spartaküs yenildiği zaman, peşindekilerden altı bin kişi Romalılar tarafından çarmıha gerildi. Peki öyleyse, kim çıkıp da bana tarihin Hazreti İsa'nın çilesinden söz etmediğini söyleyebilir?
Köleliğin zincirini kırıp dağa çıkan, hürriyet için baş veren Spartaküs her çağın kahramanıdır.
Muhteşem Arka Kapak Yazısı:
"Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen adam, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine; bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kisinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine."
... Aydın aynı zamanda ideal bir insan olmak durumundadır. İdeal insan, tabiattan kalkarak Allah’ı anlamaya çalışır; insanlığı arar, Tanrı’ya ulaşır. Tabiata gözlerini kapmaz, insanlığa sırt çevirmez. Elinde Sezar’ın kılıcını tutar; ama göğsünde Hz. İsa’nın yüreğini taşır. Sokrates’in beyniyle düşünür ve Allah’ı Hallac’ın kalbiyle sever. Alexis Carrel’in özlediği gibi, bilimin ve Tanrı’nın güzelliğini görür; hem Pascal’ın, hem Descartes’ın sözlerine kulak verir. Buda gibi eğlence ve bencilliğin fildişi kulesinden iner; Laotse gibi yaratılıştaki gizli hikmetleri, Konfüçyus gibi toplumun akıbetini düşünür. Spartaküs gibi kölecilere başkaldırır. Hz. İsa gibi aşk ve barış, Hz. Musa gibi cihat ve kurtuluş mesajı verir. Felsefi konulara dalarak insanların akibetine ilgisiz kalmaz, siyasetle uğraşması da onu demogoji ve şöhret düşkünlüğüne götürmez. Ne bilim onu inançtan, ne inanç onu düşünmekten ve aklını kullanmaktan alıkoyar. O, cihat ve içtihat, şiir ve kılıç, yalnızlık ve inanç, duygu ve akıl, kudret ve aşk, inanç ve bilgi adamıdır. O; tabiat, tarih, toplum ve nefis zindanından kurtulmuş bir insandır...
Sayfa 19 - Tekin Yayınevi, 2. Baskı, Aralık 2016Kitabı okudu
Reklam
Sor soruştur, sorgula..
“...Bu adamların korktuğu tek şey soru. Soru sorulmasından ödleri kopuyor. Sorgulayanlar ise buna mecbur olduklarını hissederek, kendilerini yok etme pahasına direnişlerini sürdürüyorlar. İsa gibi, Spartaküs gibi, tarihteki birçok örnek gibi.”
Sayfa 110Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.