27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi Türkiye'de kendi türünün sonuncusuydu. Bu darbe, küçük rütbeli subaylar tarafından yüksek komuta kademelerine karşı gerçekleştirilmiştir. Bu bakımdan darbe 1908 Jön Türk Devrimi'nin geleneği içinde yer alıyordu; amacı sadece hükümeti değiştirmek değil, toplumda temel yapısal değişiklikler yapmaktı. Bu değişiklikler, 1960'ların başında Türklerin ilk kez demokratik siyasal hayata katılmalarına izin veren yeni ve liberal bir anayasa ve bir dizi yeni yasa aracılığıyla başlatıldı. Sendikalara grev hakkı verildi ve sosyalistlerin (komünistlerin değilse de) kendi partilerini kurmalarına, Türk toplumunu bildikleri gibi eleştirmelerine izin verildi. Bütün bunlar sadece "Kemalist" mutabakatı tanıyan bir Türkiye için çok yeniydi.
Asyanın en büyük siyasal ve askeri gücünün bu dine girmesinin yaratacağı etki şüphesiz Budist rahiplerin en büyük hayali idi. Ne var ki, bütün bu gayretlere hatta Türk kağanlarının eyilimlerine rağmen Budizm beklenen etkiyi hiçbir zaman yaratamıyordu.
Reklam
Nilüfer Göle Kendisi de dahil sülâlede hemen hemen herkes profesör. Aslen Karslı ama bunu saklamayacak kadar da Ankaralı. Babası 1954'te CHP'den milletvekili olan Turgut Göle, Güven Partisi'nin kuruluşunda görev alır, parti genel sekreterliği yapar. Nilüfer, 1947'de evlenen Turgut Bey ile Sevim Hanım'ın ikinci çocuğudur. Bugün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Celal Göle ise, bu evlilikten bir yıl sonra 1948'de doğar. Nilüfer Göle'nin anne tarafından dedesi Fevzi Bozer Yargıtay Başkanlığı yapar. …dayılarından Prof. Ali Bozer, akademik kariyeri dışında ANAP'ın ilk iktidar döneminde Dışişleri Bakanlığı yapar. Diğer dayı Yüksel Bozer ise Hacettepe Üniversitesi'nde rektördür. Göle, evliliğini, iktisatçı Prof. Dr. Asaf Savaş Akad'la yapar 1974'te mezun olduğu ODTÜ'den sonra 1976'da da Fransa'ya, Ecole des Hautes Etudes Suinces Sociales'e gider. "Türkiye'de kendini tekrarlayan yasakçı bir zihniyet var. Kendimize güvenmiyoruz. Temelde bir korku var. Halkımız hayata asılmıyor. Kolay yaşamak istiyoruz. Türk halkı yalnız kalmayı sevmiyor. Bizde isyan kültürü yok, sil baştan, askeri bir kültür var. Türkiye kendi kendinin analizini yapmayı sevmiyor. 1960 darbesi Türkiye'nin travması... İki Türkiye'den biri olan sağ gelenek hafif altın seviyor, daha az çay, daha az sigara içiyor. Sol gelenek, hafif asabî, daha haşin, esmer, daha az etli, daha az yumuşamış, daha az altınlı."
Sayfa 226 - 1. baskı - Ekim 2002
MIGIRDIÇ ŞELLEFYAN Son yılların tarihini yazanlar, eğer Mıgırdıç Şel-lefyan adına yer vermezlerse, çok ayıp ederler. Çünkü demokrasi tarihimizin büyük kahramanı Süleyman Demirel'in siyasal hayata atılıp, tutunmasından ve yeğeni «Mobilya prensi» Yahya'nın kısa zamanda milyonerlerimiz arasına katılmasında, en büyük pay sahiplerinden biri, şüphesiz, Mıgırdıç Şellefyan'dır. Arkadaşları arasında «Mıgır» diye anılan Şellefyan, tıkır-tıkır para kazanmış ve «Son bağımsız Müslüman Türk devleti»ni bi güzel 'dolandırdıktan sonra yurt dışına kapağı atmıştır.
Meclis'i Devreden Çıkartma Hayali, Türk Tipi Başkanlıkla Reelde Gerçekleşti
Bu programın başarısında sınıf hareketinin ve sol örgütlerin göreli zayıflığının önemli bir payı oldu. Örgütsel deformasyon ve kadro yetersizliği ile malul sol, sınıfa öncülük edip, programa karşı çıkmayı başaramadı. Böylece yalnız kalan işçi sınıfı, ideolojik manipülasyonlar karşısında tamamen savunmasız kaldı. Sonuçta Türk-İş içindeki sağcı ve
Sayfa 94 - 1. baskı - Mart 2004
Anadilinde eğitime, yani Kürd dilinde eğitime karşı çıkılması, devletin asimilasyon politikasıyla yakından ilgilidir. Devletin, hükümetin hâlâ bundan beklentisi vardır. Bulgaristan'daki Türk Azınlığa, Bulgar isimleri verilmeye çalışılması, 1985-1988 yılları arasında gerçekleştirilmişti. Bu operasyonlara Bulgar hükümeti 1988 yılında son vermişti. Türkiye'den ve uluslararası toplumdan gelen eleştiriler üzerine, Bulgaristan hükümeti bu politikadan geri adım atmıştı. Türkiye'deyse bu politika, uluslararası toplumun desteğiyle hâlâ sürdürülüyor. Bu, Türk siyasal sisteminin, Türk siyasal rejiminin çok önemli bir özelliğidir. Türkiye'de, Kürdler, Bulgaristan'da Türkler konusunun birbirlerinden çok farklı yönleri de vardır. Kürdler, kendi ülkelerinde, binlerce yıldır yaşadıkları kendi topraklarında, Kürdistan'da böyle bir politikanın hedefi oluyorlar. Bulgaristan'daki Türkler ise, Osmanlı yönetiminin fetih politikasıyla ilgilidir.
Sayfa 8 - İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları / 2. BaskıKitabı okudu
Reklam
156 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.