İsmet İnönü ve Metin Toker;
27 Mayıs gecesi misafirleri yoktur. Gece geç vakte kadar damadı ile oturur. Herşeyden konuşurlar. Vakit ilerleyince bahçeye inerler. Damadını evine geçirecektir. Onun koluna girer. Bir müddet yürürler. Ama İsmet Paşa gene dalgındır. Sonra ağzından: -İhtilâl kapımızda! sözleri dökülür. Sonra damadını yanağından öper. Onunla içli bir hava içinde ayrılırlar. Paşa'nın son sözleri şunlardır: Yalnızsın. Biraz okur yatarsın. Allah rahatlık versin... O gece sabaha karşı İnönü yatağından: - İhtilâl oldu! haberi ile uyandırılacaktır. Her şey onu göstermiştir ki, İnönü’ye ihtilâli daha önceden kimse haber vermemiştir. İhtilâlin gününü, saatini bilmiyordu ama, Toker'in yazdığı gibi, D.P. iktidarının sonunun bir ihtilâlle geleceğini biliyordu. Bu sezgide şaşılacak bir şey yoktur. Bizzat D.P. ileri gelenlerinin nice ve niceleri de son zamanlarda aynı sezgi içinde değillermiydi?
Sayfa 454Kitabı okudu
İnönü İhtilâlin olacağını sezmiş miydi? Elbette. Zaten Başkent’te, az çok uyanık olanlardan bunu sezmeyen yoktu? Hattâ ihtilâl günü için tarihler bile belirtiliyordu. Bu arada, siyasetle hiç ilişiği olmayan yaşlı bir aile kadınının, ihtilâlden az önce: 26 Mayısta ihtilâl olacakmış... sözlerini ben de hatırlarım. Sonra anlaşıldı ki, ihtilâl için evvelâ, hakikaten 26 Mayıs tarihi seçilmişti! İnönü'nün sezgileri tabiî esaslıydı. Ama onun bazı endişeleri de vardı. Metin Toker İnönü'nün bir gün dalgın ve düşünceli şöyle konuştuğunu yazar: “—Asker ihtilâl hazırlıyor. Bunu görmemek imkansız. Fakat hareketi Mehmetçiği kullanmadan yapmak lâzım. Bakalım onu nasıl tertipleyecekler?...”
Sayfa 453Kitabı okudu
Reklam
Türkiye'de Basın Her Daim Kontrol Altına Alınmaya Çalışılmıştır
Ankara Hilton: Demokrat Parti iktidarı, resmi, bir ölçüde de özel ilanlarla yandaşı gazeteleri desteklerken (bkz. Besleme basın), muhalif gazetecileri de yargı kanalıyla baskı alında tutmaya çalışmıştır. 1954 ile 1958 yılları arasında 1161 basın mensubu hakkında takibat yapılmış,. bunlardan 238'i mahkum olmuştur. DP iktidarını eleştiren yazıları nedeniyle tutuklanan gazeteciler, kaldıkları Ankara Merkez Cezaevi'ne "Ankara Hilton" adını takmışlardı. Volta için kullanılan dar koridora da “Adnan Menderes Bulvarı" deniliyordu. Ankara Hilton'un ünlü konukları arasında, Şinasi Nahit Berker, Cüneyt Arcayürek, Metin Toker, Kurtul Altuğ ve Osman Bölükbaşı sayılabilir. İstanbullu gazeteciler de Toptaşı cezaevine "İstanbul Park Otel" diyorlardı. Park Otel, başbakan Adnan Menderes'in sık sık geldiği İstanbul'da kaldığı, muhaliflerine göre "devleti idare ettiği" otelin adıydı.
Zarlar atılmış, herkesin kaderi belli olmuştu.
Sayfa 154 - Cumhuriyet Gazetesi 1. BaskıKitabı okudu
‘’İnkılabımızı yaşatmak,istiklalimizi muhafaza,haricinin tecavüzlerini karşılamak için kuvvetlenmek mecburiyetindeyiz.Gene unutmamalıyız ki siyasette merhamet yoktur.Kuvvet ve menfaat vardır.Ve nihayet,kuvvetin celbedeceği hürmet ve muhabbet vardır‘’
Sayfa 122 - Cumhuriyet Gazetesi 1. BaskıKitabı okudu
..dini siyasete âlet etmek için kullandıklarını göstermiştir.
Sayfa 121 - Cumhuriyet Gazetesi 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
322 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.