Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dostoyevski
Dostoyevski kaderi üzerindeki iktidarını kadere geri vermiştir: Bu sayede hayatı tesadüfi zamanı muazzam bir biçimde aşmıştır. O şeytani insan ebedi güçlerin kuludur ve onun kişiliğinde çağımızın berrak, dokümanter ışığının ortasında, miadını doldurduğu sanılan mistik zamanların yazarı, kâhin, büyük çılgın, kader mahkûmu bir kez daha doğmuştur. Bu titansı kişilikte ezelden gelen kahramansı bir şey vardır. Diğer edebi eserler zamanın vadilerinde çiçeklenmiş dağlar gibi yükselirken, üstelik de şekillenmiş ezeli kuvvetin tanıkları iken, zaman içinde yumuşamışlar, beyaz, kardan taçlarıyla sonsuzluğa uzandıkları zirvelerine bile ulaşılır olmuştur, ama onun yaratısının kubbesi, muazzam ve gri bir heybet içinde, verimsiz, volkanik bir taş olarak durmaktadır. Ama delik deşik olmuş bağrında açılan kraterden akan lavlar bizim dünyamızın en içteki, kor halindeki akışkan çekirdeğine dek ulaşmaktadır: Burada başlangıç henüz bütün başlangıçlarıyla, ezeli gücün özüyle iç içedir ve bizler onun kaderinde ve eserinde insanlığın esrarengiz derinliğini ürpererek hissetmekteyiz.
Sayfa 125 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İslam dışı bir toplumda yaşayıp arkasından da İslam dışı toplumun getirdiği problemlere İslam dan cevap aramaya kalkışırsan bu yanlış olur.
Sayfa 113 - Rasim ÖzdenörenKitabı okudu
Reklam
Küreselleşme Amerikanciligin, emperyalizmin yeni adı. Tüketim kültürünün küreselleşmesi zihinsel anlamda, kalbi anlamda, ruhi anlamda tükenişimize sebep oldu. Bugün insanlar tüketim tapınakları peşindeler. İhtiyaçlarımızı reklamlar belirliyor. Bugün cemaat liderleri bile pazarlanıyor. Biz postmodernite ile hesaplaşamadık, moderniteye bir yanıt veremedik, kendi modernitemizi de olusturamadik. Biz araftayiz. Bizim için bir gelecek yok. Hala Batının teknolojisini alalim ama kültürünü bırakalım diyoruz. Fakat nasil yapacağımıza ise cevap veremedik.
Sayfa 137 - Atasoy MüftüoğluKitabı okudu
Başkaları bazı şeyleri anlamadı, sadece olan bir yönü ile onlara aşikar oldu diye kendimi alabildiğine kınayacak değilim. Tedbirsizliğime yanabilirim, bunu değerlendirişlerine yanabilirim ama bu olduğumu kabul etmem. İnsan kendine çepçevre aşina iken yandan, bir anlık, bir zaman, bir ömür süresince bir kez bakanın gözüne, değerlendirişine kendini nasıl teslim edebilir ki? Benim bundan evvel binlerce başka hallerim oldu, onları kim gördü? Gören neden bana saygılarını sunmadı, neden beni kutsamadı, ya da şimdi niye burada değil, neden beni kurtarmak için bir şey yapmıyor, o da kendi gördüklerinden, bildiklerinden bahsetmiyor, onun hiç mi tanıkları yok, bütün o görüntüler kayıp mı oldu, bütün o güzel yad edişler sonsuzluğun neresinde kayboldu, neden hep onlar kayboldu? Hayat anlık bir görüntünün aksülameli, insan da onun objesi değildir.
80li yıllarda Diyarbakır cezaevinde yaşanılanları özetleyen bir cümle; Orada yaşananlar gerçekten bugünkü Kürt hareketinin teröre dönük, dağlardan Türkiye'ye dönük, kanlı ve vahşi bir savaşa dönüştürülmesinde birinci derecede rol oynamıştır.
Sayfa 180 - Yilmaz YalçınerKitabı okudu
Sorumlusu ister kirli hava, ister titreşimler, ister bir binyıldan ötekine her şeyi toza dönüştürmeyi başaran zamanın değirmentaşı olsun, gerçek şu ki, Roma kalıntılarının sözde ebediliği belki de son noktasına ulaştı ve sonunun tanıkları olmak bize düşecek.
Reklam
Darlığı, sıkışmayı hissetmeyen patlayamaz. Sokakta kendiyle yürüyen onurundan habersizken aşağılanan onu hatırlar ve paha biçemez. Ama hani insan kendini, başkasını şaşırttığı kadar ve ani de şa­şırtamaz. Bunlar insanın içinde zaten o kadar var ve yerle­şiktir ki yakalanma olmasa hiçbir şey değişmez; ne bilgeli­ğe, ne şerefe hayranlığım değişmez. Kendimi, ne olduğumu bilerek az çok beğeniyordum. Başkaları bazı şeyleri anlama­dı, sadece olan bir yönü ile onlara aşikar oldu diye kendimi alabildiğine kınayacak değilim. Tedbirsizliğime yanabilirim, bunu değerlendirişlerine yanabilirim ama bu olduğumu ka­bul etmem. İnsan kendine çepçevre aşina iken yandan, bir anlık, bir zaman, bir ömür süresince bir kez bakanın gözü­ne, değerlendirişine kendini nasıl teslim edebilir ki? Benim bundan evvel binlerce başka hallerim oldu, onları kim gör­dü? Gören neden bana saygılarını sunmadı, neden beni kut­samadı, ya da şimdi niye burada değil, neden beni kurtar­mak için bir şey yapmıyor, o da kendi gördüklerinden, bil­diklerinden bahsetmiyor, onun hiç mi tanıkları yok, bütün o görüntüler kayıp mı oldu, bütün o güzel yad edişler son­suzluğun neresinde kayboldu, neden hep onlar kayboldu? Hayat anlık bir görüntünün aksülameli, insan da onun ob­jesi değildir.
Türkiyede işkence açısından birinci sırada Diyarbakır Cezaevi ikinci sırada Mamak vardı. Fiziki ve askeri egitimler, Atatürkçülük egitimi işkence aracı olarak kullanılıyordu. 24 saatimiz askeri baskı altında geçiyordu. Askeri personel kabul ediliyorduk, rütbemiz de eraltıydı. Erlere komutanım diyorduk. Onlar da bize lan diyordu.
Sayfa 279 - Burhan KavuncuKitabı okudu
İnsan kendine çepçevre aşina iken yandan, bir anlık, bir zaman, bir ömür süresince bir kez bakanın gözüne, değerlendirişine kendini nasıl teslim edebilir ki? Benim bundan evvel binlerce başka hallerim oldu, onları kim gördü? Gören neden bana saygılarını sunmadı, neden beni kutsamadı, ya da şimdi niye burada değil, neden beni kurtarmak için bir şey yapmıyor, o da kendi gördüklerinden, bildiklerinden bahsetmiyor, onun hiç mi tanıkları yok, bütün o görüntüler kayıp mı oldu, bütün o güzel yad edişler sonsuzluğun neresinde kayboldu, neden hep onlar kayboldu?
Sayfa 92 - İletişim Yayınları, cansınKitabı okudu
Teknolojik keşif ve buluşlar insanligin ortak aklının ürünüdür. Bunun Batısı Doğusu olmaz.
Sayfa 215 - Metin Önal MengüşoğluKitabı okudu
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.