Aslında mühim olan vermek de değil. Sevgi verilecektir ya da alınacaktır zaten. Veya ikisi bir arada vuku bulacaktır. Sanki mühim olan, alandan ziyade, veren tarafın verdiklerinin altında kalıp kalmaması. Tuhaf gelebilir. Veren, elinden çıkarmış zaten, neyin altında kalacak? Buna "iyilik yükü" diyebiliriz, hafızadan ana tesirler... Sorunsal. Kişinin verdiklerinin kendine ait olmadığını, alanınsa kendisine verilenlerin, verene ait olmadığını anlaması, hürriyet. Geleneğin sürekli vermeyi övmesi bazı değerleri mutasyona uğrattı tabi. Buradaki mutasyonun neticesi zenginlik övgüsü. "Zengin olayım da daha çok vereyim" gibi düşünceler, temellerinde tehlikeli bir tuzak barındırır. Kaygan zemin bir nevi. Düşen, düşmeye devam edecek. Öz saygısının kademe kademe silinmekte olduğunu anlayamayacak. Elbette maddede nasılsa mânada da öyle. Klasik misal, ahlakla donandığını sananın sanrısını, yani aslında ahlakî poz takındığını, en iyi çıplaklar, yani verdiklerini unutanlar, aldıklarının altında kalmayanlar anlıyor.