EDEBE RİÂYET
“Bir gece vakti uyumak için yattım, ayaklarımı da uzattım. Birden ses işittim. “Ey Bâyezid! Pâdişahın huzûrunda da böyle ayak uzatabilir misin?” diye seslendiler. Derhâl ayaklarımı topladım.” diyor Bayezid-i Bestamî. İmanı bu noktaya erdirince “Sultânü’l-ârifîn” diye anılıyor olsa gerek insan.
/İstanbul Notları: Molla Zeyrek Camii ve Zeyrek Yokuşu (Fatih) İstanbul'la alakalı notlar tutmak istiyorum. Sade, herhangi bir kaygı güdülmemiş notlar. Gittiğim yerlerde hissettiklerimi kaydetmek ve kendimce bir ayak izi haritası oluşturmak için. İstanbul dört yanını, köşe bucağını adım adım bilmiyorum. Böyle bir iddiamda yok. Şu yaşıma kadar
Reklam
Ben daha küçük bir çocukken kadın atalarım seslendiler bana mezarlarından:  “15 yaşında evlendirildim.” Diye fısıldadı biri. “16 yaşında da doğurdum. İnsan büyütmekten, onları düşünmekten kendimi büyütemedim. Sen doğurma. Başkalarından önce, kendin için yaşa.”  Ben daha çok genç bir kızken kadın atalarım seslendiler bana mezarlarından: “Doğduğum köyün dışına çıkmadım. Hiç bilmedim o tepelerin arkasında ne var, kimler yaşar. Sen gez, anla, tanı bu dünyayı benim yerime. Sendeki parçam görsün, tanısın adını hiç duymadığım yerleri, dilini anlamadığım insanları.” Ben daha çok genç bir kadınken kadın atalarım seslendiler bana mezarlarından: “Kocam vardı ama hiç sevilmedim.” Diye mırıldandı bir tanesi. “Güzel bir söz duymadım, saçımda tatlı bir okşama hissetmedim. Neyi arayacağımı bile bilemedim. Sen ara benim yerime. Kalbini kıranların yanında kalma benim gibi; hoyratlığa tahammül etme. Sevmeyi bilen bir adamı ara, hiçbir zaman bulamayacak olsan da…” İşte böyle kadın atalarım fısıldayıp duruyorlar kulağıma ara ara. Üzerimde hepsinin hüznünden, yükünden bir parça, yüreğimde onların yapamadıklarının borcuyla adımlıyorum hayatı
Karşıma ne kadar da çok vazgeçmek bırakmakla alakalı şey çıkıyor. Çok değil daha 50 yıl önceki edebiyat bile vazgeçilememezlik üzerine kuruluydu. Ne oldu da insanlar artık vazgeçmeyi bırakmayı terk etmeyi iyileşme denen tuhaf hali üstün gördü. Hatta başarılı olmayı burada bile görüyoruz. En kısa sürede bırakabilene, acısını çekmeden atlatma
"Önce kötü yaşadığımıza inandırdılar bizi. “Yoksul, işsiz, okulsuz, hastanesiz, yolsuz, elektriksiz yaşıyorsun ey zavallı insan!” diye seslendiler. İnandık biz de berbat bir durumda olduğumuza. Ve sorduk münadiye: Ne yapalım? Cevap verdi: Daha iyi yaşamaya çalış! Biz elimizden gelen hızla zengin, işli güçlü, okullu, hastaneli, yollu, elektrikli bir hayatı elde edebilmek için çalışmaya koyulduk. Hiç sormadık: "DAHA İYİ BİR HAYATI ELE GEÇİRİNCE NE OLACAK?" diye. Sorsaydık, şöyle diyecekti: Çok daha iyi bir hayatı kazanmaya çalış. Sonra? Daha fazla çok iyi hayata geç! ZİNCİR BÖYLE SÜRÜP GİDECEKTİ, GİDİYOR." İsmet Özel / Yaşamak Tuzağı
Önce kötü yaşadığımıza inandırdılar bizi. Yoksul, işsiz, okulsuz, hastanesiz, yolsuz, elektriksiz yaşıyorsun ey zavallı insan diye seslendiler. inandık biz de berbat bir durumda olduğumuza. Ve sorduk münadiye: Ne yapalım? cevap verdi: Daha iyi yaşamaya çalış! biz elimizden gelen hızla zengin, işli güçlü, okullu, hastaneli, yollu, elektrikli bir hayatı elde edebilmek için çalışmaya koyulduk. Hiç sormadık: daha iyi bir hayatı ele geçirince ne olacak diye. Sorsaydık, şöyle diyecekti: çok daha iyi bir hayatı kazanmaya çalış. sonra? daha fazla çok iyi hayata geç! zincir böyle sürüp gidecekti, gidiyor. “dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir.” (en’am, 32) [sy.101] İsmet Özel
Reklam
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.