50 lira(cık)
Dün Ağrı’da balıkçılık yapan 4 arkadaşın belgeselini izledim. Yazları inşaatta işçilik yapan kışları buz tutmuş gölde buzları kırıp ağ atan, kurşun gibi soğuk suda akşama değin balık tutan 4 babayiğit. Tuttukları balıklardan kişi başı 50 lira kazandılar. Tüm gün buz gibi suda akşama kadar buz kırıp donmanın karşılığı 50 lira.
Parayı aldılar biraz şaşırdılar paylaştılar sonra hep birden aynı kelime döküldü ağızlarından “Allah bereket versin”..,
Biri evine geçti. Evi sade ve tertemiz. Sade ve şık değil yani. Hiçbir lüks yok zaten lüzum da yok. Nur yüzlü mütebessim bi hanım eşine sıcacık çayını getirdi. Yanına oturdu başladı örgüsünü örerken tatlı bi sohbete.
O an dünyada bundan daha huzur dolu bi yer yok diye düşündüm. İkisinin de kibirden, gösterişten, hırstan eser olmayan samimi sıcak tavırları içimi ısıttı. 50 liranın bereketi, mütevaziliği, kanaatlarlığı kaplamıştı evlerini. Azla doymayan, kanaat bilmeyen, tatminsizlikten buhranlar geçirenlere inat tatlı bi huzur sinmiş çehrelerine