GECEYDİ.
VE
KALBİMİ ÇIKARTTIM YERİNDEN
Gün yaşandı ve tüm bir gün daha gitti ömürden, tabiiki benim kalbim nasılda sarıp sarmalanmış kutusunda beni bekliyordu. En çok kahrımı çeken ve üzerindeki çizgiler de her gün seferlere çıktığım ahşap masam tüm bağrına basmışlığı ile beni çağırıyordu. Ocakta demini almamış çay sabırla tıkırdıyor; evimin sessizlikten dili damağına yapışmıştı. Ben hayallerimi ıslatıp ıslatıp bırakıyordum, penceremden görünen koca Erciyes’in gelinliğe benzeyen buz gibi karına...
Ekmek kırıntılarımın daimi misafiri olan serçelerimin umduğunu bulmuş olmalarının verdiği bir huzurla seyrederken sokak lambalarının sis perdesini araladım cesur ellerimle...Aç sokak kedilerine rastlama korkum da yok değildi hani ... Aklımın tavan arasında tozlanmış bir sürü anı beni süngülercesine dürtüyordu. Yaşarken ki duyumsadığım boşuboşunalığı teraziledim, kırptım, duvarlara çarptım, anılarımla düştüler bir denklem kargaşasına...
Yine yazdım, alfabe intihar etti.
Yazmadım. Ruhum darağacının altına bacağı kırık sandalye çekti.
Eyy! hayat yapıştığın yakam gırtlağıma kadari ilikli
Alacaklım çok benim.
Sonay Karasu