Sürekli bir kaçış içerisindeyim, nereye gitsem orada mutlu olacakmışım gibi hissediyorum. Fakat her defasında kendime hatırlatmama rağmen yine unutuyorum. Sorun mekânlarda değil, sorun kendimde.
Yoruluyorum...
Yoruldukça kitaplara kaçmayı tercih ediyorum. Aslında bir kaçış olmaktan çıktı bu... Kendini bulma çabasının, arayışın vücut bulmuş haline döndü. Her kitap başka şeyi sorgulatıyor bana. Sorgulatmalı, düşündürmeli zaten kitaplar. O zaman o kitap sizi diğer kitapların üzerine çıkarır (sorgulatmayan kitapları sevmeyişim hep bundan). Misal insanların kesinlikle güvenilmez olduğunu, herkesin menfaati için yaşadığı bir dünyanın eşiğinde olup bitenleri görüyorum... Sonra gerçek sevgiyi aramanın boşuna uğraş olduğunu, gerçek sevginin planlarla değil tesadüfen karşına çıktığını hatta en güzel sevginin bu olduğunu yine hissediyorum çünkü okuduğumu hissetmeyi seviyorum... Sonra o uzak ülkenin hayalini kuruyorum; sevgisizlik kol gezmiyor, çocukların yüzünde kocaman bir gülümseme (çünkü biliyorum ki bir yerde çocuklar mutluysa oradaki herkes mutlu...), dünya artık menfaat dünyası değil... Neyse neyse çok kurmayalım bu hayalleri sonra gerçek dünya(!) İnsanın yüzüne kötü çarpıyor...