Selamlar. Nasılsınız? Ben artık #elazığ 'da kar yağacağına olan inancımı kaybettim arkadaşlar. Kabullendim yani. Tıpkı bu güzel seriye veda ettiğimizi kabul ettiğim gibi. Yalan yok bana seni bu hayatta en çok ne zorluyor derseniz cevabım kesinlikle vedalar olur. Asla öğrenemedim veda etmeyi. Asla sevmedim, sevemedim. Şimdi siz diyeceksiniz 'Gamze hayırdır bir kitap için ne bu özlü sözler?' öyle değil işte. Veda'nın her türlüsünü görmüş biri olarak, sevdiğim karakterlere bile veda etmek bana zor geliyor. Bildiğiniz serinin yasını tuttum. Ciddiyim. Ben çok seviyorum sonra acaba ne oldu diye kapattığım kitapların o sonra kısımlarını okumayı.Bu güzellikte tam sonranın cevabıydı..
Thayer ve Salem belki de aşkın en zorunu yaşayan bir çift oldu. Çok kayıplar, acılar, umutlar, hüzünler ve mutluluklar tüketiler bu yolda. Bu çifti okuyup kalbime aldıktan sonra tekrar yollarımızın kesişmesi çok güzeldi. Hani diyor ya bir sözde 'Kısacık bir hikayeydi ama o kadae güzeldi ki..' tam da bu kıvamdaydım. Geçmiş ve geleceğin harmanlanmış olması, aşkın ve hüznün harmanlaması çok güzel işlenmişti. Caleb benim hüzünlü kekim ve Seda.. Her bir karaktere tekrar düşmüş olmam tamamen duygusal açlığımdan biliyorum. Forrest bu hikâyede olmazsa olmazmızdı. Kah hüzünlendim, kah gülümsedim.. Ama gülüşlerim hep buram buram duygu kokuyordu bildim. Dedim ya hikaye kısa ama anlatılanlar ömürlük. Eğer seriyi okuduysanız bu kitabı okumamak eksiklik yaratır. Hatta okumayanlar topluca hepsini okumalı. Bu hikaye bunu hakkediyor vesselam..