Küçük Prens; okumamıştım, sinirliydim sana, ama çok zaman önceydi tanışıklığımız. Popüler kültür ve hafızam her yerde karşıma çıkarıyordu seni. Nasılda cilalamışlar seni, her şey kaba bir kullanım ve atıf. Hafızam benimle oyun oynuyor, çok zaman önceydi, öğretmenim tahtaya bir şekil çiziyor, şapka. Sonra boa yılanı fili yutmuş diyor, alay ediyor seni okumadığımız için Küçük Prens. Sinirleniyorum. Bir şovmen, televizyonda ağzında salyalar, Afrika gezisinde çektiği fotoğraflardan bahsediyor, Madagaskar'a gitmiş, baobapları çekmiş, Küçük Prens'in diyarındaydık diyor, alay ediyor okumayanlarla. Sinirleniyorum. Kültür kusuyor seni, görseller, eserlerdeki göndermeler, kaba göndermeler. Bir bombardıman. Ama ucuz gibi, kekremsi, cilalı, hatta o kadar cilalı ki, esas gerçek çok altlarda kalmış, ışığı sönmüş gibi. Benim suçum değildi dostum. Seni hep daha önce okumak istedim. Hafızamda bir rahatsızlık, sanki bir terk ediş gibi hüzünlü, hep orada durdun.Senin üzerinden bir rant mı söz konusu? Eksiklikleri kapatan bir perde görevi mi gördürülüyor sana. Belki de benim tembelliğim. Bilmiyorum. Okudum. Nihayet cila söküldü ve ışık göründü. İnsanın çocuklu susar, ancak hiç terk etmez kendisini. Onu da beslemek gerekir. Zannımca sayende epey doymuştur dostum. Yanardağları süpürme işinde bol şans.