Sürükleyici bir polisiye roman okuduğu kesin. Hikâye oldukça akıcı olduğundan nispeten kalın bir kitap olmasına rağmen gayet hızlı ilerliyor. Katilin kim olduğunu tahmin etmeye çalışmak zevk veriyor.
Romanlara başladıktan sonra en son sayfayı okuyup
hikâyenin nasıl o noktaya geldiğini merak etmek ayrı bir zevktir benim için. Bu kitapta da öyle yaptım, son sayfayı okuduğumda katili bulduğumu düşündüm. Neden öldürdüğünü anlamak için kendi senaryolarımı tasarlarken acayip bir ters köşeyle karşılaşmak beni oldukça şaşırttı.
Hikâyenin tüm akıcılığına rağmen karakterler bana çok gerçekçi gelmedi. Karakterlerin yeterince derin işlenmediğini, gerçekçi olmadığını düşünüyorum.Olaylar aksın, katil konusunda kafamız karışsın diye yaratılan karakterlerdi. Başkomiserin, kurbanın ve katilin psikolojik altyapısı daha derin işlenmeliydi. Başka pek çok karakteri de daha iyi tanımak istedim okurken. Ama karakterlerin olaylar aksın diye varolduğu o kadar vurguluydu ki bu beni biraz rahatsız etti.
Mitolojik bölümler konuyla ilgili olmayanı sıkabilecek türden, ben bu bölümlerde biraz sıkıldım. “Ben Kirke”yi okurken mitolojiyle ilgilim olmamasına rağmen mitolojinin işlenişi güzeldi ve sıkılmamıştım. Bu kitapta mitolojinin işlenişini sevmedim.
Almanya’daki Türkler’in yaşamlarına dair kesitler, yapılan tespitler üzerine çok düşünmediğim bir konuda düşünmemi sağladı.
Akıcı, merak uyandırıcı bir kitap okumak
isteyenler için oldukça iyi bir tercih olduğunu düşünüyorum, fakat kişisel zevklerime göre yeterince doyurucu bir kitap değildi.