Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Güzel bir kitap sıkmadan okunacak olanlardan. Biraz oliwer twist biraz uçurtma avcısı okur gibi oldum ara ara.
Kitap arasına reklam sokmakta sanırım yaratıcı bir şey, yazara da maddi gelir getirdiğine şüphem yok.
İşaret Memuru|Charles Dickens
Charles Dickens, 1812 de İngiltere’nin Portsmouth kentinde doğmuştur. İlk romanı “Mister Pickwick’in Serüvenleri” o dönem halk tarafından çok tutulmuş bir eserdir. Ardından Oliwer Twist, Nicholas Nickleby, Antikacı Dükkanı ve Martin Chuzzlewit adlı eserlerini yazmıştır. Kendisini zirveye taşıyan kitapları ise İki Şehrin Hikayesi ve Büyük Umutlar olmuştur.
Yazarımız, bu kitabı 3 tane hikayeyi birleştirerek oluşturmuş. Bu 3 hikayenin de genel özelliklerine baktığımızda yazarın korku türünde hikayeler yazdığını, hayal gücünü güzel bir şekilde kullanabildiğini ve spiritüalizme karşı ilgi duyduğunu söyleyebiliriz.
Bana göre üstünde çok durabileceğim bir kısım ya da alıntı yapabileceğim bir yer yok. Tek seferde okuyup rafa kaldırdıktan sonra tekrardan gidip de sayfalarını karıştıracağım bir eser değil ne yazık ki.
Belki tuhaf gelecektir ama Charles Dickens in kalemini sevmiyorum. Basit geliyor bana. İki şehrin hikayesinin giriş cümlesi gibi güzel farklı yerler yok mu var ama genel itibariyle kurgu işleyiş ve kitaplarının ana teması itibariyle bir derinlik ve güzellik göremiyorum. Bu kitapta da bu geçerli iki şehrin hikayesinde de. Örneğin Oliwer Twist te fakirleri hırsız hilekar gaddar olarak gösterirken zenginleri merhametli güvenilir göstermiş ve ekonomik şartları böyle olmalarının sebeplerini es geçerek yüzyılinda yapilan yanlışları tekrar etmiştir. Buna tepki olarak da toplumcu edebiyat tam tersini yapmış fakirleri gururlu ve iyi gösterirken zenginleri canavarlastırmıştır. Ki bu da yanlış, herşeyin bu kadar basit olmadığını edebiyat dünyası geç de olsa anlayacktı. Charles Dicken se dönecek olursak derinliği olmayan , basit ve bu yüzden göze hoş görünen eserler üretmiştir bana göre. Şu an izlenme rekorları kıran Hint dizileri aklıma geliyor nedense:)
Jack London, Martin Eden’i, Beyaz Diş’i okuduğumda olduğu gibi yine beni derinden etkiledi. 20. yüzyılın başında İngiltere’de yaşanan yaygın sefaleti ne kadar çarpıcı şekilde resmetmiş! Elbette bir genel bilgi olarak biliyordum, Angela’nın Külleri, Oliwer Twist gibi romanlardan da sanayi toplumuna geçiş sırasında insanların çektiği büyük sıkıntıları, çalışma koşullarının ağırlığını okumuştum ama Uçurumun İnsanları’nda Jack London’ın o dönemde bu maddi-manevi problemleri yaşayan insanları onların hayatına bizzat dahil olarak anlatması benzersiz bir tecrübe. Anadolu’da bu problemlerin benzerlerini böylesine yaygın yaşamamamız iyi bir şey ama herhalde biraz da bu yüzden hala mutabakatını sağlamış, oturmuş bir toplum değiliz. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Jack London’un 34 yaşında ölene kadar ne kadar çok sayıda kaliteli eser kaleme aldığını ve bu sırada ne kadar hareketli bir hayat yaşadığını düşününce de etkileniyorsunuz.
Yazarı J.D Salinger. İlk basımında Gönülçelen olarak dilimize çevrilen bu kitap daha sonra Çavdar Tarlasında Çocuklar ismiyle tekrar çevrilmiştir.
Seveni kadar sevmeyeni de çok olan bir kitap. Yazarın aktarmak istediği durumu anlatma biçimi oldukça tartışılır. Çok farklı yorumlanan bu kitap kendine has bir tarza sahip.
Ergenlik dönemine giren bir çocuğun kendiyle ve çevresiyle olan savaşını anlatıyor. Sevgisiz büyüyen bir çocuğun ergenliğin etkisiyle yaşadığı sıkıntıları onun ağzından çok güzel aktarmış. Kitabın içinde Muhteşem Gatsby, Oliwer Twist gibi çok güzel kitaplardan da bahsediyor.
Benim yorumuma gelecek olursak. Ben çok beğendim. Bir ergenin ağzından kendini ifade etme şekli çok hoşuma gitti. Tam olarak o iç dünyasındaki dengesizlikler yansıtılmış. Ergenlik dönemi insanların çoğu zaman hatırlamak istemeyeceği bir dönemdir. Hele kahramanımızın ailesiyle olan sorunları göz önünde bulundurulduğunda hiç hatırlamak istemeyeceği şeyler yaşadığını görüyoruz.
Ben kendi adıma okurken zaman zaman düşüncelere dalıp, zaman zaman kahkahalara boğuldum. Kütüphanemde güzel bir yere sahip Çavdar Tarlasında Çocuklar.
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Oliwer Twist, yetimhanelerde büyüyen bir çocuktur. Daha fazla çorba istediği için sorun çıkarıcı olarak görülür ve cenaze levazımatçısının yanına çırak olarak verilir. Orada kendisi gibi yetimhanede büyüyen Noah isimli gencin saldırılarına maruz kalır ve evden kaçarak Londra'nın yolunu tutar.
Yolda tanıştığı bir genç, Oliwer'e ücretsiz kalacağı bir yer olduğunu söyler ve Fagin önderliğinde birçok çocuğun yaşadığı harabe bir eve götürür. Oliwer yetimhanelerde büyümesine rağmen o kadar saf ve dürüst ki düştüğü durumu çok sonra farkeder ve karşı koyar...
Oliwer'in karşısına kötü insanlar kadar iyi insanlar da çıkar elbette. Oliwer de onların güvenlerini kötüye çıkarmamak için elinden geleni yapar tabi şartlar elverdiğince ;)
Türk filmi tadında keyifli bir okuma oldu benim için. Olayları çözmeye çalışırken bir bakmışım ki kitap bitmiş :) Karakterler ve olay örgüsü oldukça iyiydi. Sonu da tatmin etti diyebiliriz. Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Bir çocuk düşünün başına bütün felaketlerin zaman zaman geldiği... Hayat bizi gerçekten çok insan ile karşılaştırmakta aynı Oliwer gibi. İyi niyet içinizde olduğu sürece kötülükler bir yerde elbet son buluyor. Yazarın okuduğum ikinci kitabı , dil , olay örgüsü , okuyucuya bunu geçirmesi yönünden gayet keyifli idi.Hayatımıza farkında olmasan Oliwer Twistler giriyor ve biz Rose kadar olabiliyor muyuz ? Düşünmek lazım...
Oliwer ~ Fagin ~ Sikes
Çocukluk yıllarından,olgunluk çağlarına değin Oliwer.
Tam anlamıyla baş yapıt olan eser, okuyucuya tüm duyguları yaşatıyor.
Oliwer’ın hayatına ortak olmanızı tavsiye ederim.
Küçüklüğünden beri sayısızca zorluklar çekmiş olan Oliwer'in serüvenini okuyoruz bu kitapta. Annesi, Oliwer'in doğumu sırasında ölüyor babası zaten öncesinde ölmüş. Yetimhanelerde ite kakıla, dayak yiye yiye, küfürlere maruz kala kala büyüyor. Bir gün dayanamayıp kaçıyor ve bir hırsız çetesinin yanında buluyor kendini. Hırsız çetesi de aslında hep Oliwer'i yanlarında tutmak istiyorlar bunun da sebebini kitabın sonunda anlamaya başlıyoruz meğer ki Oliwer'e, haberi olmadan babasından bir miras kalmış. Babasının diğer eşinden olan ağabeyi de Oliwer'in onların yanında kalması ve kötü bir hayat yaşaması için hırsız çetesinin lideriyle anlaşma yapmış. Bu sebeple de hırsız çetesi Oliwer'in peşini bir türlü bırakmıyor. Daha sonrasında gelişen olaylarla hırsız çetesi dağılıyor liderleri ölüyor derken Oliwer yeni ve çok iyi insanların yanında hayatına devam ediyor. Başlarda Oliwer için çok üzüldüm dayak yediğinde, hakaretler işittiğinde aslında bunları gerektiren bişey yoktu sadece biraz daha yemek istemişti , ama maalesef kuralları biz belirlemiyoruz. Sonu iyi bitmesine sevindim uzun zamandır mutlu sonlu biten roman okumuyordum mutlu oldum. Güzel sürekleyici ve tatlı bir kitaptı puanım 7,5/10.
"Dünyamız bir kırık düşler dünyasıdır. Ve kırılanlar da çoğu zaman en özenerek beslediğimiz, ruhumuzun en soylu yönünü yansıtan düşler ve umutlardır."
.
.
Ama bazen, sevginin yetersiz kaldığı yerde nefret başarıya ulaşır....
.
.
Merhabalar sevgili kitap dostlarım Bugün sizlere Çocuk Klasikleri Dizisi eserlerinden biri olan , herkesin kütüphanesinde bulunması gereken bir kitaptan bahsetmek istiyorum O'nun için çok üzülecek, O'nun için içiniz acıyacak, okurken O'nu sarıp sarmalama ihtiyacı hissedeceksiniz... Evet Olıwer Twıst 'ten bahsediyorum... Oliwer'ın hikayesine ortak olmak için hazırsanız başlıyoruz
.
.
Olıwer Twıst, düşkünler evinde dünyaya gelen, annesini doğum sırasında kaybedip, önce düşkünler evi, sonra da yaşı biraz büyüyünce cenaze levazımcısının insafında yaşamaya bırakılan küçücük bir çocuktu... Bu dünyaya şanssız gelmiş, sevgi göreceği yetişkinlerden sürekli, dayak, ceza ve şiddet görmüştü... Artık canına tak dediğinde ise yollara düşmüş, kendisini Londra sokaklarında bulmuş, maalesef bu sefer de bir hırsızlık çetesinin eline düşmüştü... Kaçmaya, kurtulmaya, iyi bir yaşam sürmeye çalıştıkça, kendisini sürekli olarak, belanın tam ortasında buluyordu... Peki , Olıwer için hayat bir gün yoluna girecek miydi? Yoksa , sokağın zalim çarkları arasında ezilip yok mu olacaktı?
.
.
Yazar, dönemin atmosferini, sokağın nabzını, insanların zalim yüzünü o kadar güzel yansıtmış ki, okumuyor resmen yaşıyorsunuz... Severek okuduğum bu güzel eser tavsiyemdir der hepinize şimdiden keyifli okumalar dilerim Kitapla Kalın
