Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Bir Hayran..:)
Bir yazarın insanı gerçekten şaşırtıcı ve sürükleyici böylesi hikayelerden oluşan bir kitap yazması ve bizim de ona ulaşıp okuyarak böyle bir hayal gücüne ortak olmamız.. Ne efsanesin be Grangé!♡
Aelin Ashryver Galathinius evine döndü. Can borçlarının karşılığını almaya geliyor.
Aelin ve onun -4 kişilik dev kadro- saray meclisi Terrasen’e ulaşmış ordu toplama hazırlıklarına başlamıştır. Lakin Aelin tahtına kavuşma hayalleri kurarken bazıları diplomasi oyunlarıyla yoluna taş koymaktadır. Gelin görün ki Aelin’ın kraliçe olmak için taca ya da tahta ihtiyacı yoktur.
Yeni Muhafızkıtası Yüzbaşısı Nesryn Faliq ve yeni Kral Eli Chaol Westfall hem sağlık sorunlarını çözmek hem de ordu toplama konusunda müttefiklerine katkıda bulunmak için Güney Kıtası’na gittiklerinden Kral Dorian Adarlan’da yalnız kalmıştır. Daha sonra Aelin’ın yanına gitmek zorunda kalacaktır.
Bir yandan da Elide’ın Terrasen’e ulaşma macerasında neler yaptığını ve Manon Siyahgaga’nın ikili oyunlarını okuruz. Manon, Morath birliğinin emri altında olmaktan sıkılmıştır ve hayatına mal olacak seçimler yapar.
Tüm karakterler kısa bir süreliğine de olsa bir araya gelirler ama gelmeselerdi daha mı iyi olurdu acaba diye düşünmeden edemeyiz çünkü sonrasında hayatımızda okuyabileceğimiz en iyi kötü epik sonlardan biriyle karşılaşırız. Ağlamaktan helak olduğumu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
İtiraf etmem gerekirse başlarda biraz sıkıldım çünkü evrak işleri konuşulması benlik değil ama bunlar olmasaydı evrenin gerçekçiliği baltalanırdı o yüzden hoşgörüyorum. Her seferinde bir sonraki kitabı okuduğumda işte bu sahne için, bu son için, bu kitap için okunmaya değer diyorum ve fark ediyorum ki tüm seri ilk cümlesinden son cümlesine kadar okunmaya değer.
Spoiler içerebilir!
Jean Christophe Grange ismini eski çalıştığım okuldan bir arkadaş tavsiye etmişti. Rafta görünce ilgimi çekti ve Taş Meclisi romanını aldım. Açıkçası ne filmde ne kitapta fantastik konular beni cezebetmez, pek benlik değil. Bu kitapta da epeyce fantastik unsur vardı. Ama kitabın öyle bir dili var ki sevmediğiniz bir şey bile olsa akıp gidiyor kendini okutuyor. O kadar çok bilimsel kavram, fantastik unsur vesaire vardı ki bazı cümleleri, paragrafları çok idrak edemesem de sıkılmadan okudum diyebilirim. Açıkçası bazı yerlerde ters köşe oldum, ben üvey babadan bir şey çıkacak derken kadının annesi bütün bu kurgunun en kilit ismi oldu. Kurgu noktasında oldukça başarılı buldum. Yalnız dediğim gibi bu fantastik şeyler bana pek hitap etmedi. Kadının mesleğinin bile kitabın finalindeki çatışmada bir yeri olmasını başarılı buldum. Yılları yırtıcı hayvanları araştırmak ile geçen Dianne kartala, kurda ve ayıya dönüşen düşmanları ile mücadeleye girişiyor.
Bir şey daha dikkatimi çekti, Dianne kimle görüşmeye gitse onun cesediyle karşılaştı kitap boyunca bu da ilginç geldi bana. Ve evet ben de son sayfalara kadar kadının o korkunç gece tecavüze uğradığını düşünmüştüm orada da ters köşe oldum. Beğendim diyebilirim, fantastik olmasına rağmen bir şekilde kitabın içine girebildim.
416 syf.
10/10 puan verdi
Güzel diyemeyeceğim kadar dehşet. Dehşet diyemeyeceğim kadar güzel mi demeliyim?
Başından sonuna kadar tezlerimin hepsini çürüttü. Diane ile birlikte bu belirsiz maceraya çıktığımı ve her bulduğu ipucunda şaşırdığımı fark ettim.
Yazarın ilk defa bir kitabını okudum ve gerek edebi dili, gerekse olay örgüsünü aktarışı hoşuma gitti. Karakterlerini de ayrıyeten çok sevdim. Hayal gücü içerir diyerek altı boş bir kurgu oluşturmak yerine her noktasını bir astronomik, psikolojik, bilimsel veya mistik noktalara ve kimi anekdotlara dayandırmış. Açıkçası önereceğim kitaplardan biri oldu.
KESKİN SİRKE
Yazarın "Taş Meclisi, Kurtlar İmparatorluğu ve Kızıl Behirler" adlı kitaplarının gölgesinde kalmış bir eser bu kitap. Okurken o alışık olduğunuz "acaba ,hadi canım" ifadelerini bu kitap için kullanamiyorsunuz. Kitap sanki zorla yazılmış. Nazi Almanyasinda yaşanan seri cinayetler. Tabiki cinayetler SS ideolojisinin merkezine yerleştirilmiş. Kitabın size faydası-bence- Nazi Almanyasinda sadece Yahudilerin katledilmedigini öğrenmek oluyor. Ari Irk dışında görülen herkes infaz ediliyor: çingeneler, deliler, sakatlar, yaşlılar.. Alman da olsa fark etmiyor. Ve çılgın bir bilim adamının ne kadar tehlikeli olduğunu bir daha hatırlatıyor bu Kitap. Yaşam hırslı liderlerin elinde cehennem çukuruna dönüşüyor.
Kitabı bu akşam bitirdim. Tüm Grange kitapları gibi bunu da çok tavsiye ederim, çok ilginç bir konusu ve özgün karakterleriyle oldukça sürükleyiciydi. İlk kez bir polisiye kurgusunda fantastik durumlara kayma yapmış biraz yok artık dedimse de kitap su gibiydi. Konusu kısaca kendi travmatik durumundan ötürü karşı cinsle ilişki kuramayan ve anne olması imkansız bir Fransız kadının, Uzak Doğulu bir oğlanı evlat edinmesi ve Paris’e dönünce başlarına gelen esrarengiz trafik kazası sonrasında sarpa saran gizemler hakkında. Sovyetlerin akılalmaz parapsikoloji deneylerinden mistik Türk/Moğol şamanlarına bağlarken yine müthiş bir coğrafya ziyafeti çekiyor. Grange’ın en beğendiğim yanlarından biri çok farklı kültürleri ve coğrafyaları işlemesi… 7/10