Çok beğendim hatta en beğendiğim kitabı oldu. Bilmeyenler için Leyleklerin Uçuşu’nun filmi var, ben yıllar önce izleyip sıkılmıştım o yüzden Grange’ın hayranı olmama rağmen bu ilk kitabını okumayı ertelemiştim. Film/kitap karşılaştırmasına gelince elbette kitap çok çok üstün seviyede. Bence baştan sonra akıl almaz bir kurgu, olayların bağlantısı, yine dünya haritasında çok özel coğrafyalara yapılan ziyaretler, gerçekçi tasvirler, çok teknik bilgiler ve detaylar, mide bulandırıcı ölüm ve vahşet sahneleri, kusurlu manyak karakterler… Yani yok yok. Herhalde Grange’ın okumadığım üç kitabı kaldı ve açık ara en beğendiğim beni mıhlayan kurgusu bu oldu. Özellikle reading slump yaşadığım dönemlerde tekrar kitaplara dönmek için benim kurtarıcım oluyor Grange polisiyeleri, sizlere de çok tavsiye ederim. Adam hakikaten dehşet yazıyor. Beni en çok etkileyen tarafı her zaman farklı ülkelerde çıkardığı gezintilerde çizdiği realist manzaralar oluyor. Ayrıca sona doğru tam her şey bitti derken olaylara birkaç takla daha attırmasını da seviyorum.
Leyleklerin UçuşuJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 202010,4bin okunma
Üç aydır beni sefil eden Sefillerin birinci cildini nihayet bitirdim. Muazzam bir başyapıt oluşu sinir bozucu olmasına engel değil. Bir kere fazla didaktik, tesadüflerin çokluğu iç bayıcı sanki Fransa’da toplam on kişi yaşıyor gibi dönüp dolaşıp aynı kişiler fakat isim değişikliği ile karşılaşıyorlar… Detaylar, isimler isimler…
Ben Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu ve Bir İdam Mahkumunun Son Günü kitaplarını çok daha keyifle okumuştum doğrusu, Fransız yazarları da severim ancak Sefiller beni süründürdü, bitirebilmek için o kadar inat ettim sanki final sınavına girecekmişim gibi kendimi mecbur kıldım ve bitti. Çoğunluğun aksine ben en çok Waterloo Savaşı kısımlarını sevdim, kilise kısımlarında cinnetin eşiğinden döndüm, Marius denen sünepeye ise katlanamadım. O kadar ite kaka okuduğum ve paralel olarak sesli kitaptan dinlediğim ilk cilt bitince ne oldu peki? Gecenin bu saatinde ikinci cilde sarıldım. İşte büyük eser budur… Fazla söze gerek yok.
Ayrıca ben klasiklerde yayınevi kıyaslaması yapacak olursam, İletişim Yayınlarını, İş Bankası Yayınlarına tercih ederim. İletişim daha akıcı ve daha net daha hoş bir dille çevrilmiş oluyor. Hele böyle ağır metinlerde İş Bankası insana inme indirecek kadar donuk, kaskatı, boğuk, bence;)
Karşılaştırma yaptığınız eserler var mı, siz çeviri konusunda ne düşünüyorsunuz, İletişim mi, İş Bankası mı?
Sefiller (2 Cilt Takım)Victor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202187,1bin okunma
Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere #theadsız adlı bir eser ile geldim.
Aksiyonun bol olduğu ve maceranın bize kollarını açtığı bu eser polisiye severlerin aradığı bir okuma olarak yerini alıyor.
Henüz küçük yaşta yetimhane’ye bırakılan bir çocuk ve hayatının dönüm noktasına üstün zekası ile MİT için eğitilmek üzere götürüldüğünde ulaşır. Kim olduğunu, annesinin ve babasının kim olduğunu bilmediği için ona söylenen her şeye bir nebze inanan adsızın bir amacı vardı oda kim olduğunu bulmak. Bu uğurda verdiği savaş oldukça heyecanlıydı.
Okurken sayfaları bir bir çeviriyordum. Oldukça sürükleyici olan kitabın biraz da iç yüzünden bahsetmek istiyorum. MİT Adsız için oldukça önemli bir görev veriyor. Kaçakçı’nın peşine düşen Adsız’ı bu görevde büyük bir engel bekliyor. Aşka inancı olmayan Adsız; hovarda egoist ve günü birlik yaşayan biri iken, görevde kaçakçının kızına vurulmasıyla kurguya birde aşk ekleniyor.
Eğlenceli bir ana karakter ve aranan bütün özellikler karşılayan bir kitap. Büyük sorular var aklımda, MİT Adsıza karşı dürüst mü? Adsız görevinde aşka yenilecek mi? Onu ne gibi süprizler bekliyor? Hepsi ve daha fazlası bu kitapta.
#alıntı ;
Yalancının cezası kendine inanılması değil onun kimseye inanamamasıdır.
İnsan her koşula uyum sağlama yeteneğiyle muhteşem bir yaratıktır.
İnsan sevmeye başlayınca yaşamaya da başlar.
The AdsızSelin Şafak · Mythos Kitap · 202320 okunma
Toulon’da, iyi halli kürek mahkumlarına en gerekli bilgileri öğretmen için İgnorantin rahipleri tarafından kurulmuş bir okul vardı. O da iyi halli mahkumlar arasında yer alıyordu. Kırk yaşında, okula gidip okuma yazmayı, toplama çıkarmayı öğrendi. Zekasını geliştirmenin kinini bilemek anlamına geleceğine inanıyordu. Bazı durumlarda bilgi ve aydınlık kötülüğün uzamasına yol açar.
Bunu söylemek üzücü ama bahtsızlığına neden olan toplumu yargıladıktan sonra toplumu şekillendiren dini de yargılayıp mahkum etti.
Böylece on dokuz yıllık bir işkence ve kölelik dönemi boyunca bu ruh, bir yükseldi bir alçaldı, bu ruha bir yandan karanlık bir yandan aydınlık doldu.