Bir insana hayatının ilk yıllarında çevresi yürümesini ve konuşmasını öğretir. Okul hayatı başladığında ise oturması ve susması gerektiği söylenir. Haftanın en az 5 günü günde minumum 6 saat bir sırada oturup konuşmadan bütün gün hazır bilgiyi alması beklenir ondan. Eğitim hayatları bittiğinde ise "çocuk yetişkin" olarak hayatlarına devam ederler. En az 12 yıl alınan eğitim hayatının sonunda içlerinden Harezmi, Mimar Sinan ya da Nizamülmülk çıkmaz! Zaten bu isimler gibi entelektüel bilgiye de sahip değildirler.
Sahi tarih dersinde, coğrafya dersinde öğretilenler nereye gitmiştir? Ya da en basitinden 5 yaşındaki çocuğun o uçsuz bucaksız merak duygusuna ne olmuştur? Hem eğitim 12 yılla biter mi?
Tabi ki de bitmez! Okul öğretimi adı altında çocuklar tek tipleşmeye başlarlar. Zihinleri tarumar edilir, liderlik vasıfları öldürülür. Onun yerine yumuşak başlı, idare edilebilir bir nüfus yaratılır. Her an tüketime hazır, üretmekten bi haber bir nüfus. Çünkü okullar çocuklara işçi ve tüketici olmayı öğretir. Sonuç olarak, mutluluğu tüketimde arayan, tükettikçe tükenen bir nesil yaratılır.
İşte eğitim sisteminin nasıl çökertildiğinin tarihçesini ele alan bir kitap. Bilin bakalım bu iş kimin başının altında çıkmış: Rockefeller ailesi!
Çözümü ise İlber Ortaylı şu sözleriyle bize vermiştir:
"Gençler… Gittiğiniz okullar size yetmeyecek. Öyle kurgulandılar. Deliler gibi kitap okuyun. Okuyun, güçlenin."