Cengiz Dağcı ismini ilk olarak Yavuz Bülent Bakiler'in kitaplarında okumuştum. Bakiler övgüyle bahsediyordu kendisinden. Kütüphanede gezerken bir rafta sıra sıra kitaplarını gördüm Cengiz Dağcı'nın. Aradığım birçok yazar yokken, bazılarının da sadece bazı eserleri varken Dağcı'nın hemen her kitabı raf boyunca sıralanmıştı. İlk olarak elime Onlar da İnsandı romanını aldım. Ama son kararım Yurdunu Kaybeden Adam oldu. İlk kez Cengiz Dağcı okudum. Süslü bir anlatımı yok yazarın, ne okuyanı boğup sıkacak ne de şuranın da altını çizeyim diye hayran bırakacak süslü bir anlatımı yok bence. 256 sayfalık romanda 100 sayfayı geride bıraktığımda bende bir hayal kırıklığı oluşmuştu. Daldan dala atlayan bir anlatımı vardı yazarın. Bir bütünlük yok gibiydi. Açıkçası herhalde daha da Cengiz Dağcı okumam demeye başlamıştım. Ama ilerledikçe daha da içine girdim romanın. Savaşın soğuk yüzüyle, insanlık dışı halleriyle yüzleştirdi beni roman. Marya'nın o Rus çevirmesinde yaşadığı felaket insan olan yerlerimi sızlattı. Ölümü bile beni öyle sarsmadı. Çünkü ölüm hak, elbette hepimiz onunla yüzleşeceğiz. Ama o yaşanan felaketi dünyadaki en alçak kadın bile hak etmez. Bu romanla birlikte Cengiz Dağcı ile tanışmış olduk. Açıkçası beni çok etkileyen bir kalemi olduğunu söyleyemem. Belirli bir kalitesi var elbette. Ama Yavuz Bülent Bakiler'in övdüğü kadar varmış diyemiyorum maalesef. Beklentimin altında kaldı.